Milliyet Gazetesi gündem yazarı Tunca Bengin, gazetedeki bugünkü yazısında, geçtiğimiz hafta Zonguldak’ta yaşanan ve dört işçinin yaşamını yitirdiği maden kazalarını ele aldı…
09 Aralık 2013 04:26
İşte, Tunca Bengin’in, ‘Sokaktaki İnsan’ başlıklı köşesinde yer verdiği o yazısı…
Bunlar ocak değil ölüm kuyusu!.. Zonguldak’da yine aynı son. Biri Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), üçü kaçak kömür ocağında dört hayat daha söndü. Hem de 4 Aralık Dünya Madenciler Günü nedeniyle ocaklardaki tehlike ve risklere ısrarla dikkat çekildiği geçtiğimiz hafta içerisinde... O nedenle bu ölümleri “Zonguldak’ın kaderi” deyip geçiştirmek vurdumduymazlık, dahası vicdansızlık.
Evet ortada bir kader var ama, bu ölümlerden ziyade, insanların o ölüm kuyularına inmek zorunda bırakılmalarıyla ilgili.. Çünkü; madencilik bölgede yaşayanların en önemli ekmek kapısı. Ancak, bu konuda, yeterli ve güvenli iş olanağı yok. Genel Maden işçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş’ın verdiği bilgiye göre, bölgedeki en büyük işveren halen 9 bin 700 kişinin çalıştığı TTK yani devlet. O’nun işletmediği sahaları kiralayarak madencilik faaliyetleri yürüten ve yaklaşık 5 bin kişiyi istihdam eden özel sektör de ikinci sırada. Buralarda herkes sigortalı, yeterli olmasa da iş güvenliği konusunda çalışmalar var. İyi kötü denetim de yapılıyor. Ama bir de bu işyerlerine giremeyenlerin çaresizlikten çalıştığı kaçak ocaklar var ki. onların durumu hepten facia. Madencilerin sigortaları olmadığı gibi, can güvenlikleri de yok. Açıkçası onlar her gün ocağa değil, ölüme iniyorlar...
‘Ölmek istemiyoruz’ Kamuda kadro açılmaması ve pazarlamada sıkıntı yaşayan özel sektörün işçi almaması nedeniyle, insanların günlük 50-60 lira yevmiye ile sigortasız çalışmak zorunda bırakıldıklarını belirten Alabaş, bu durumdan devleti sorumlu tutuyor. TTK’nın norm kadrosu 14 bin olmasına rağmen hâlâ 3 bin kişilik işçi alımının bekletildiğine dikkat çeken Alabaş, “Devlet alıyorum dese en az 35 bin kişi başvurur. Aynısı 2009’da yaşanmıştı” diyor. Denetim yetersizliğinin de kaçak madencilik ve kaçak kömür pazarlanmasını teşvik ettiğini savunan Alabaş, Zonguldak ve çevresinde böyle yüzlerce kaçak ocak olduğunu söylüyor. Ardından da iki hafta önce bir kişinin daha yaşamını yitirdiğini anımsatarak, şöyle devam ediyor:
“Kaçak ocak denilen kuyu gibi bir yer. Yakalandığında mühürleniyor ya da devlet ocağı dinamitle patlatıyor (bir daha kullanılmasın diye) ama yine de açıyorlar. Ölen de öldüğüyle kalıyor. Çünkü ocağın sahibi oydu deyip çıkıyorlar. Devlet de buna seyirci kalıyor. Zonguldak halkı olarak artık denetimsiz, iş güvenliği kurallarına uyulmayan maden bile sayılmayacak köstebek yuvası gibi yerlerde ölmek istemiyoruz.”