Gazeteci-Yazar Mete Akyol’a, basında ilk imzalı ilk röportajının yayımlandığı 22 Ocak 1955 tarihinin 60. yıldönümünde, Gazeteciler Cemiyeti tarafından “Yaşam Boyu Gazetecilik Başarı Ödülü” verildi.
23 Ocak 2015 23:23
Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde düzenlenen ödül törenine, aralarında CHP Zonguldak Milletvekili ve Başkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eski Bakanlarımızdan Yaşar Okuyan, Ali Naili Erdem, Tayfun İçli ve Hikmet Uluğbay, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal, Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Emekli Amiral Alaettin Sevim, eski Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun da bulunduğu çok sayıda tanınmış sima, siyasiler, bürokratlar, Akyol’un Talas ve Tarsus Kolejinden arkadaşları, gazeteci meslektaşları ve dostları katıldılar. Törenin düzenlendiği salonda, Gazeteci Mete Akyol’un imza attığı ve Türk basın tarihinde iz bırakan fotoğraf kareleri ile Akyol’un 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda esir düştüğü sırada kullandığı fotoğraf makineleri de sergilendi.
HABERAL: DUAYENLERİN DEĞERİNİ ONLAR YAŞARKEN BİLELİM Ödül töreninde, Gazeteci-Yazar Mete Akyol’un okul arkadaşları, meslektaşları ve dostları, Akyol ile ilgili duygu ve düşüncelerini de konuklarla paylaştılar. CHP Zonguldak Milletvekili ve Başkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal, şunları söyledi: “Mete benim candostumdur. Benim özellikle bilimsel hayatımda ve ülkemizde organ naklinin yerleşmesinde basının çok önemli katkısı olmuştu. Eğer bugün ülkemiz organ naklinde dünyanın en saygın ülkelerinden biri haline gelmişse, basının ve çok değerli dostların katkıları olmuştur, önümüzü açmışlardır. Şimdiki gibi basının önü kapanmamıştır. Adaletsizliğin hüküm sürdüğü ama bugün adaletin, masumiyet karinesinin hatırlanmaya başladığı bir dönemi yaşıyoruz. Mete, adaletin gerçek anlamda unutulduğu, Ortaçağ karanlığının yaşandığı o şartlarda, eşi Gülçin Hanım’la birlikte adeta nöbet tutmuştur, Silivri’ye mekik dokumuştur. Bizim toplumumuzun maalesef kötü bir alışkanlığı var. Biz insanlarımızın değerini, onlar aramızdan ayrıldıktan sonra anlıyoruz. Bu anlamda Nazmi Bilgin’e teşekkür ediyorum. Temenni ediyorum ki bu bir örnek olsun, gerçek anlamda ülkemize katkı sağlayan, konusunun duayeni olan insanların değerini bilirsek, onlar da ‘demek ki benim yaptıklarımın bir anlamı varmış’ diye düşüneceklerdir ve toplum adına daha da fazla katkı sağlamaya çalışacaklardır.”
Eski DSP Milletvekili, Sanayici Ahmet Arkan, yakın dostu Mete Akyol’u anlatırken, Akyol’un bir röportajında dile getirdiği ‘Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’ sözünü anımsatarak, Akyol’un da bunu kendi yaşamında bizzat ortaya koyduğunu ve daha ilkokul üçüncü sınıfta duvar gazetesinde yazmaya başladığını belirtti. Arkan, “Mete, o gün eline aldığı kalemi bugün halen elinde tutuyor.” dedi. Ülkemizde yapılması en güç mesleklerin başında gazeteciliğin geldiğini ifade eden Arkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sevgili Mete, hem gazetecilik yapmış, hem mutlu bir insan olabilmiş, kendisiyle ve çevresiyle barışık kalabilmiş ender kişilerden birisidir. Mete Akyol, yaşamında, dostluğunda, kişiliğinde, cıvıl cıvıl, ele avuca sığmaz bir insandır. Onun insanlığı, sevgisi ve dostluğu hemen yöresini sarar, aydınlatır. Mete’nin böylesine sıcak kişiliği, onun röportajlarına, bil tekmil yazılarına, yazılarının gücüne, lirizmine siner. ‘Mete’nin yazıları, Mete kadar sıcak ve güçlüdür’ diyor bir başka büyük usta, Yaşar Kemal… 60 yıllık gazetecilik yaşamında, gazeteciliğin yürek karartma değil, ışık yakma mesleği olduğunu bir misyon olarak üstlenip uyguladığına şahit oluyorum. Aynı yaklaşımı dostluklarında da ortaya koyuyor.”
Gazeteci-Yazar Çetin Altan’ın, Mete Akyol ile ilgili olarak söylediği, “Mete Akyol’un çok hareketli bir zaman dilimini kapsayan meslek yaşamındaki en büyük özelliği bence nedir bilir misiniz? Kalemi; ne bir balyoz, ne bir süngü, ne bir borazan gibi değil. Sadece kalem gibidir.” biçimindeki görüşlerini de anımsatan Arkan, “Kendisini, hak ettiği bu ödülden dolayı yürekten kutluyorum. O, sadece gazeteciliğin değil, insan mühendisliğinin de onuru. Işığı bugünü olduğu gibi, geleceği de aydınlatacaktır.” dedi.
Eski CHP Milletvekili Engin Ünsal da, Akyol’un yaratıcı ve son derece başarılı bir gazeteci olduğunu dile getirirken, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, dedesi İsmet İnönü’nün çocuğu gibi sevdiği Mete Akyol’un, çocukluğunun kahramanlarından birisi olduğunu söyledi. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ise, Mete Akyol’un haber röportajları alanında simge bir isim olduğunu belirtirken, “Ne mutlu bana ki, benim için idol olan bir ismin ödül törenini bugün bu çatı altında gerçekleştiriyoruz.” dedi. KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın “Her devrin adamı olmak önemli değil, her devirde adam olmak önemli” sözünü de anımsatan Bilgin, “Mete Akyol hiçbir zaman her devrin adamı olmadı ama her devirde adam oldu.” şeklinde konuştu. Gazeteci Cüneyt Arcayürek de, törende okunan mektubuyla Akyol’u kutladı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da gönderdikleri telgraflarla Akyol’u kutladılar. Daha sonra Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ve Prof. Dr. Mehmet Haberal, Akyol’a ‘Yaşam Boyu Gazetecilik Başarı Ödülü’nü verdiler.
AKYOL: ARTIK GAZETECİLER DEĞİL PATRONLAR İKİYE AYRILIYOR Törende bir konuşma yapan Gazeteci Mete Akyol, Gazeteciler Cemiyeti’ne ve bu mutlu gününde yanında olan dostlarına teşekkür ederek sözlerine başlarken, “Hekimlik mesleğinin temelinde ve çatısında yer alan, ‘önce zarar verme’ ve ‘hekim önce kendini iyileştir’ ilkelerini, gazetecilikte emeklemeye başladığım yıllarda, Cüneyt Arcayürek’e, Oktay Ekşi’ye, Halit Kıvanç’a, Abdi İpekçi ve Turhan Ağabey’e borçluyum. Onlara çok teşekkür ediyorum.” dedi. Çetin Altan’ın gazetecileri ‘kafa tutan gazeteciler ve palto tutan gazeteciler’ olarak ikiye ayırdığını anlatan Akyol, devam etti: “Bu ağabeyimiz şeytanın gör dediğine bakıp, şeytanın çok çok derinliklerde gösterdiği bu gerçeği görmüştür. Aynı şeytan şimdi benim kulağıma da bir şey fısıldıyor. Diyor ki, ‘senin dediğin gazeteciler arasındaki o ayrım eskidendi’. ‘Şimdi artık o deyim gazeteciler için değil patronlar için kullanılıyor’ diyor. Ben şeytanın yalancısıyım. Şeytanın kulağıma fısıldadığına göre, şimdi de patronlar ikiye ayrılıyorlarmış. Kafa tutanlar ve palto tutanlar olarak…”
Bazı sınıf arkadaşlarının kendisine ’60 yılın sonunda artık bu gazeteciliğe bir nokta koysana’ dediklerini dile getiren Akyol, bu konudaki kendi kararını da açıkladı: “Onlar yanlış anlamasınlar, ben 60 yılın sonuna nokta koyuyor değilim. Yalnızca bu konuşmamın sonuna bir nokta koyacağım. 60 yılın sonuna gelince… O 60 yılın sonuna koyacağım noktalama işareti ise olsa olsa ancak bir virgül olabilir. Ve o virgülle yeni bir dönem başlar ki, şimdi sizlerin tanıklığında mesleğimizdeki o yeni döneme başlıyoruz. Hepinize çok teşekkür ederim.”
