CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın, ‘Suçum Ne?’ ve ‘Belgelerle Silivri Gerçeği’nden sonraki üçüncü kitabı ‘Belgeler ve Gerçekler’ yayımlanıyor. Dava kapsamında yargılanan tutukluların yaşadıkları hukuk skandalları ve cezaevindeki yaşam koşullarından sonra, bu kitapla tutukların maruz kaldıkları sağlık skandalları da Haberal’ın yaşadığı örneklerde belgelerle ortaya konuluyor…
17 Aralık 2012 08:11
Ergenekon Davası’nın üçüncü iddianamesi kapsamında gözaltına alınan ve 3 yıl sekiz aydan bu yana tutuklu bulunan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, ‘Suçum Ne?’ ve ‘Belgelerle Silivri Gerçeği’nden sonraki üçüncü kitabı ‘Belgeler ve Gerçekler’ yayıma hazırlandı. Kitabın dağıtımı Çarşamba günü başlayacak.
Ergenekon adı verilen dava gerekçesiyle tutuklu bulunduğu mahkemeye verdiği savunmasını ‘Suçum Ne?’ kitabında halkın takdirine sunan Haberal, ‘Belgelerle Silivri Gerçeği’nde ise merhum Başbakan Bülent Ecevit’in tedavi süreciyle ilgili gerçekleri, somut belgeler ışığında, yorumsuz olarak kitaplaştırmıştı. Prof. Dr. Haberal’ın üçüncü ve son kitabı ‘Belgeler ve Gerçekler’de ise, gözaltına alındığı günden itibaren yaşadığı sağlık sorunları, sağlık raporları, ifadesinin video konferans yoluyla alınması ve bu sırada yaşadığı sağlık sorunları belgeleriyle ortaya konuldu.
Dokuz hakimin mahkum edilmesinden sonra ardı ardına yaşananlar Prof. Dr. Haberal’ın, ‘sorgusunda sorulan 180 sorunun hiç birinin terör örgütü kurmak ve yönetmekle ilgili olmadığı, buna rağmen tahliyesine karar verilmediği’ gerekçesiyle açtığı davada Ergenekon davasında görevli 9 hakimi mahkum ettirmesinin ardından, çorap söküğü gibi gelişen birbirini izleyen olaylarda tedavisini yürüten hekimlere yapılan suçlamalar ve hemen ardından hastaneye yapılan gece baskını, yine bu olaydan sonra hastaneden alelacele taburcu edilmesi gibi olaylar tüm çıplaklığı ve yine belgelerle açıklanıyor.
Yine en önemli belgelerden birisi olan, Haberal’ın Silivri Cezaevi’ndeyken geçirdiği kalp rahatsızlığı sonucu cezaevi revirindeki cihazın bozuk olması nedeniyle doktorsuz bir ambulansla götürüldüğü M. Akif Ersoy Hastanesi’nde doktorların ‘Aramızda hukuk süreci var. Haberal’ı tedavi etmiyoruz’ diyerek tedaviyi reddetmelerinin belgesi de dikkat çekiyor.
Haberal’ın 22 Ağustos 2011’de ablasyon operasyonu geçirdiği İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nden, ameliyattan üç saat sonra M. Akif Ersoy Hastanesi’ne sevk edilmesi ve buradan da aynı gece Silivri Cezaevi’ne nakledilmesinin belgelerine de kitapta yer verildi.
Bu yönüyle, kitabın içindekiler bölümünde kırmızı olarak belirtilen içeriklerde, ‘9 hakim’ olayının bir dönüm noktası niteliğinde olduğu ve pek çok skandalın bu eşik olaydan sona yaşandığı net olarak görülüyor.
Medya, hukuk ve sağlık üçgeninde sıkıştırıldı Gözaltına alınmasından itibaren yaşadığı süreci, kendi ifadeleriyle kitabının önsözünde anlatan Haberal, kitabın ortaya çıkmasını zorunlu kılan gerekçeleri de ifade etti. Haberal, şu ifadelere yer verdi: “Bir taraftan uzun süredir maruz bırakıldığım hukuk dışı “muameleler” nedeniyle giderek artış gösteren ciddi sağlık sorunlarımla mücadele ederken, diğer taraftan tedavimi yürüten değerli hekimlerle ilgili yazılı ve görsel medyada yayınlanan asılsız haberlerle hakkımda son derece acımasız bir karalama kampanyası başlatıldı. Belirli bir plan doğrultusunda, bilinçli bir biçimde yürütülen bu sistematik karalama kampanyası ile esasen, konunun farklı bir mecraya çekilerek somut ve yasal hiçbir gerekçe gösterilmeksizin devam eden haksız tutukluluk halimin kamuoyunda yarattığı tepkilerin, örtbas edilmesinin amaçlanmış olduğu, gözlerden kaçmıyordu.
Mesleğe başlarken ettikleri Hipokrat Yemini’ne sadık kalan İ.Ü. Kardiyoloji
Enstitüsü’nde görevli değerli hekimler, bu planlı kampanyanın uygulanması doğrultusunda, maalesef, zan altında bırakılmaya çalışıldılar. Oysa, cezaevinin olumsuz koşulları altında halen yaşmaya devam ettiğim ventiküler ve supraventiküler taşikardiler ile paroksismal atrial aritmi rahatsızlıklarımın, aniden ortaya çıkan ve stres, baskı ve üzüntü ile tetiklenerek “yaşamsal risk” oluşturan son derece ciddi hastalıklar olduğu tıbben, belgelerle kanıtlanmıştır. Tüm bu gerçeklere karşın “yaşam hakkıma” adeta kast edilerek, şahsımın ve tedavimi yürüten İ.Ü. Kardiyoloji Enstitüsü’nde görevli değerli hekimlerin insafsızca, aklın ve mantığın dışına çıkılarak, tümüyle asılsız iftiralarla yıpratılmaya çalışılması ve maalesef, hukuk araç yapılarak, birtakım haksız muamelelere maruz bırakılmaları karşısında bu doğruların artık “somut belgelerin” ışığı altında kamuoyuna aktarılması gerekmekteydi.”
