Sık Kullanılanlara Ekle |  Reklam  |  İletişim
  Gündem 
  Yazar Cengiz Özakıncı, Lozan’la ilgili uydurmaları belgelerle çürüttü
Yazar Cengiz Özakıncı, Lozan’la ilgili uydurmaları belgelerle çürüttü
 
   

Yazar Cengiz Özakıncı, Lozan Barış Konferansı’nın Fransız devletince “secret” (gizli) damgasıyla yayımlanan tutanaklarının, gerçekte hiç bir gizli yanının bulunmadığını; bu “sözde gizli” tutanakların Türkiye’de neredeyse 50 yıl önce Seha L. Meray tarafından Türkçe’ye çevrilerek 1969’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nce “Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar Belgeler” başlığıyla 8 cilt olarak yayımlandığını açıkladı. Lozan Barış Konferansı’nın “secret” (gizli) damgalı Fransızca tutanakları ile Seha L. Meray’ın Türkçe çevirisini karşılaştıranların, arada herhangi bir fark olmadığını göreceklerini söyledi. “Lozan Barış Antlaşması’nın süresi yüz yıldır, 2023’te bitiyor” diye bir söylentinin yayıldığını belirten Özakıncı, barış antlaşmalarında süre bulunmadığını, Lozan Barış Antlaşması’nda, şu ya da bu maddenin şu ya da bu imzacı devlet tarafından ihlal edilmesi durumunda ne yapılacağı gösterildiği gibi, şu ya da bu maddede değişiklik isteyenlerin hangi yolu izlemeleri gerektiğinin de gösterildiğini; antlaşmanın değişen durumlara uyum sağlama özelliğini gösteren bu durumun, onun süresizliğini pekiştirdiğini anlattı. Özakıncı, “Lozan’ın “secret” (gizli) damgalı Fransızca tutanaklarını yayınladım. Bütün dünya erişebilir. Bu tutanaklarda ne 100 yıl süre var, ne “hilafetin kaldırılması Lozan’da emredildi” gibi maddeler var.” dedi.

     Araştırmacı-Yazar Cengiz Özakıncı, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kadıköy Şubesi’nin düzenlediği “95. Yılında Lozan” başlıklı konferansa konuşmacı olarak katıldı. Özakıncı, Lozan Antlaşması konusunda yanlış bilinenleri ve topluma bilerek tam tersi propaganda edilen gerçekleri, belgelerini de ortaya koyarak katılımcılarla paylaştı. Konuşmasının başında karşı devrimcilerin Lozan’a yönelik saldırılarının artarak sürdüğünü belirten Özakıncı, şöyle dedi: “Ben Lozan öncesinin doğru bilinmesiyle, hatta Lozan Antlaşması’yla öncesi Osmanlı düzeninin birazcık anımsanması ve Lozan’dan sonra kurulan düzenin Lozan’dan önceki rejimle karşılaştırılması halinde Lozan’ın daha doğru kavranabileceğini düşünüyorum. Bunları yapabilmemiz için önce şunu bilmemiz gerekiyor; Birinci Dünya Savaşı Hristiyan Haçlı kuvvetlerinin Müslüman kuvvetlere açtığı bir Haçlı Seferi değildir. Böyle bir niteleme, kökten yanlıştır. İngiltere, Hindistan gibi, Mısır gibi pek çok Müslüman uyruğu olan, Müslüman sömürgeleri olan bir ülke. Fransa da öyle; Kuzey Afrika’da Müslüman Cezayir gibi sömürgeleri var. Ve İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya… Rusya’nın da Müslüman halklardan oluşan sömürgeleri var. Ve hatta onlar Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya, Avusturya Macaristan ve Osmanlı’yla karşılaştıklarında, cepheye birçok Müslüman asker sürdüler. O zaman ortada bir Haçlı Seferi var diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz. Ortada bir sömürge paylaşım savaşı vardı. Emperyalist ülkeler sömürge ve yarı-sömürgelerini yeniden paylaşmak durumundaydılar. Galip gelenler hem sömürgelerini korumuş olacak hem de yeni sömürgeler kazanmış olacaklardı. Böyle bir savaştır.”

    “BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, BİR DİN SAVAŞI DEĞİLDİR”
     İngiltere’nin daha sonra Başbakanı olacak olan William Gladstone’un 1876’da, “Türkler insanlığın insanlık dışı örnekleridirler. Türklerin Avrupa’dan kökünün kazınması gerekir. Türkler, kendi dinlerinin en büyük düşmanıdırlar.” dediğini aktaran Özakıncı, Birinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği 1914’te de yine İngiltere Başbakanı Lloyd George’un, Türkleri aşağılayan ve “İnsanlığın kanseri” ilan eden konuşmasını anımsattı. Özakıncı, her iki İngiliz yöneticinin de konuşmalarında Türkleri kendi dinlerinin düşmanı ilan ettiklerine dikkat çekerken, yine aynı biçimde Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin de ortak bir bildiriyle Türkleri “barbar ve uygarlık yıkan” bir ırk olarak tanımladıklarını söyledi. Bu bildiride yer alan ifadelerden birinin de, “Türk olmayan ırkların Türk yönetimi altından çıkartılması” olduğunun altını çizen Özakıncı, şöyle devam etti: “1919’daki bu bildirinin altında galip devletlerin hepsinin imzası olduğu gibi, galip devletlerle son anda müttefiklik yapmış olan Yunanistan’ın bile imzası var. Sırbistan’ın bile imzası var. Japonya’nın da imzası var. Ve diyorlar ki bu bildiride; “Müslümanların tekrar Türk yönetimi altında kalması hilafetin gereğidir diyor bu Damat Ferit. Bu savaş bir Haçlı savaşı değildir. Bu savaş -Birinci Dünya Savaşı- bir din savaşı değildi. Biz galip devletlerin her birimizin İslam uyrukları var. Galip devletler Suudi Arabistan, Hindistan, Kuzey Afrika’daki Müslümanların dinine dokunmadı. Şayet bu savaş bir din savaşı olsaydı, galip devletler kendi egemenlikleri altında bulunan Hindistan gibi Arabistan gibi ülkelerde ibadeti yasaklardı, yasaklamadı. Din, her din serbest.” dediler. Neymiş bu? Türk ırkına karşı, barbar olarak damgaladıkları Türk ırkına karşı uygar dedikleri dünyanın verdiği bir savaşmış. Galipler neye karar vermişler? Barbar dedikleri Türk ırkının yönetimi altında bulunan gayri Türk unsurları koparmak. Ve böylece sözde uygarlığa bir hizmet etmiş olacaklar. 1919 23 Haziran günü galip devletlerin Türk ırkına karşı yönelttikleri bu barbarlık suçlaması, 27 Aralık 1919 günü Atatürk’ün Ankara’ya ayak bastığı gün verdiği söylevle yerle bir edilmiştir. Ve Atatürk´ün hayatı boyunca, Türklerin tarihte uygar olduklarını kanıtlayan tarih tezini ortaya koyması, emperyalistlerin bu ‘Barbar Türk’ suçlamalarına karşı savaşmak içindir. Atatürk’ün Türk Tarih Tezi, Birinci Dünya Savaşı ve 1876’dan bu yana gelen Türk ırkına karşı barbarlık iddiasını çürütücü bilimsel gerçeklerden oluşmaktadır. O da bir savaştır. Yani Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Kurtuluş Savaşı bitmiş, ama Atatürk’ün Türklüğü suçlayanlarla savaşı bitmemiştir.”

     “LOZAN KARŞITLIĞI EĞİTİMİNDEN GEÇMİŞ BÜYÜK BİR HALK YIĞINI VAR”
     Yazar Cengiz Özakıncı, Lozan Barış Konferansı’nın Fransız devletince “secret” (gizli) damgasıyla yayımlanan tutanaklarının, gerçekte hiç bir gizli yanının bulunmadığını; bu “sözde gizli” tutanakların Türkiye’de neredeyse 50 yıl önce Seha L. Meray tarafından Türkçe’ye çevrilerek 1969’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nce “Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar Belgeler” başlığıyla 8 cilt olarak yayımlandığını açıkladı. Lozan Barış Konferansı’nın “"secret” (gizli) damgalı Fransızca tutanakları ile Seha L. Meray’ın Türkçe çevirisini karşılaştıranların, arada herhangi bir fark olmadığını göreceklerini söyledi.
Özakıncı, şöyle dedi: “Mudanya Mütarekesi’nde ateşkes ilan edildi. Ve Lozan’da barış görüşmesine davet edildik. Anlaşılacak ve barış düzenine geçilecek. Şayet Lozan’da taraflar anlaşamaz ve bir barış antlaşması imzalayamazlar ise o zaman Mudanya Ateşkesi yırtılıp çöpe atılmış olacak. Ve o andan itibaren taraflar yine silahlarına sarılacaklar ve boğazlaşmaya devam edecekler idi. Lozan Barışı’nın önemi, tekrar savaşa dönülmesini önlemiş olmasıdır. Yani her şeyden önce adı üstünde barış antlaşması olmasıdır.
     Bir takım tezler var: “Efendim galip devletler laik devletlerdi. İşte İngiltere, Fransa vesair. Bunlar Lozan’da bize laik olmamızı dayattılar. Atatürk laiklik yaptıysa bu, Lozan’da İngiltere, Fransa ve İtalya’nın dayatmasının sonucu oldu. Cumhuriyeti de onlar Lozan’da dayattı diye ilan ettik. Hilafeti de onlar Lozan’da “Halifeyi kaldırmazsanız bu barışı imzalamayız” dediler, o nedenle mecbur kaldık. Oradaki hatta gizli bir antlaşmaydı bu. Gizli tutanaklarda var.” gibi Lozan’la ilgili gerçeğe tamamen aykırı pek çok söz edilmiştir. Bu gerçeğe aykırı yargılar, iktidardadır bugün. Lozan karşıtlığı eğitiminden geçmiş bir büyük halk yığınımız var. Ne acı değil mi? Gerçekleri onlara söylediğimizde o zaman işler değişiyor.
     Bakın, işte Lozan’ın gizli denilen tutanağı bu. Bakın üzerinde “secret” (gizli) yazıyor, görüyor musunuz? Gizli tutanak dedikleri bu. Ve şu da “gizli” damgalı Fransızca tutanakların Seha L. Meray’ın gerçekleştirdiği 8 ciltlik Türkçe çevirisi. Bu Türkçe çevirinin yapıldığı metin, işte az önce gösterdiğim, üzerinde “Gizli” yazan Fransızca metin. Ve biz gizli denilen bu Fransızca metinle şu Türkçe çevirinin içerikçe aynı olduğunu tespit ettik.”

     “AVRUPA ÜLKELERİ BİZE LOZAN’DA ŞERİATI DAYATTILAR”
     Lozan görüşmelerinde Avrupa ülkelerinin, Türkiye’nin İslam hukukuyla yönetilmeye devam etmesi konusunda ısrarcı olduklarını ve Türkiye’deki tüm azınlıklara tıpkı Osmanlı’daki gibi ayrı hukuk düzenlemeleri istediklerini anlatan Özakıncı, şu görüşlere yer verdi: “Lozan görüşmelerinde İngiltere, Fransa, Yunanistan, Japonya, Sırbistan “Türkler asla İslam yasalarını bırakmasınlar. İslam’ın gereği olan, gayrimüslimlere devlet içinde devlet ayrıcalığı sürsün.” diyorlar. Türkiye topraklarında yaşayan gayrimüslimlere ayrı hukuk, ayrı yargı, yabancı konsoloslukların koruması altında devlet içinde devlet yaşamı, askere gitmekten muafiyet, bir takım vergilerden muafiyet gibi bir takım koşullar istediler bizden. “İslam’ın gereği budur, dininizin gereğini yapın.” dediler. Dayatma buydu. Uygar denilen İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan’dan söz ediyoruz. Bunların bize Lozan’da dayatmış oldukları şey, Osmanlı’nın yanlış anlamış olduğu İslam şeriatıdır. Bizse Lozan´da laik olmayı savunmuşuzdur. İşte Lozan gizli belgeleri. İşte Lozan’ın çevrilmiş belgeleri. İşte Lozan’da verilen savaş. Lozan’da daha pek çok konuda savaş verildi. Yobaz kesim Lozan’da bize laikliğin dayatıldığını söylüyor ya, Lozan’da galip devletler Avrupa devletleri İslam şeriatçısı kesildiler karşımızda. Laik olan bizdik. Bunları bilmek gerekiyor.”

     “LOZAN’IN ZAFERLERİNDEN BİRİ DE EŞİT YURTTAŞLIKTIR”
     Lozan görüşmelerinde, Türkiye’de yaşayan gayrimüslim cemaatler ile hükümetin oluşturacağı kurulun bir araya gelerek gayrimüslimlerin hukukunun karşılıklı görüşmelerle düzenlenmesinin karara bağlandığını, fakat Türkiye’nin 1925’te İsviçre Medeni Hukuku’nu benimsemesiyle birlikte bu gayrimüslim cemaat komitelerinin ayrı hukuk istemekten vazgeçerek, ayrıcalıksız Türk yurttaşlığını kabul ettiklerini dile getiren Özakıncı, “Yurttaşlık hukuku, tek yasanın bütün yurttaşlara eşit olarak uygulanması ve bütün yurttaşların fırsat eşitliği demektir. Yasa önünde eşitliği ve fırsat eşitliği. Lozan’da yurttaş olmamıza düşman, Türkiye’deki toplumun din öbeklerine ayrılmış ve din kurallarıyla yönetilmesi gereken cemaatler olmasına çalışan bir uygar, kendine uygar dedirten bir dünyayla boğuştu bizim temsilcilerimiz. İşte bu ayrıcalıksız yurttaşlık, Lozan’ın zaferlerinden biridir.” dedi.

     ATATÜRK’ÜN BU İSTEĞİ YERİNE GETİRİLMEDİ
     “Cumhuriyetin, laikliğin, hilafetin kaldırılmasının ve Atatürk devrimlerinin İslam’a aykırı olduğu” yönündeki tüm saldırılara, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında Konya’da yaptığı bir konuşmayı aktararak yanıt veren Özakıncı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Atatürk 1923 yılında Konya’da bir toplantıda yaptığı konuşma Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanıyor. Diyor ki, “Her yöredeki değerli din bilginlerimizin çok yüksek konumları ve yapacakları çok önemli hizmetler vardır. Bu gibi din bilginlerimizin çabalarıyla gerçek din bilimi uzmanlarının gerçek şeriat ilkelerine başvurarak bugünkü yönetimimizin gerçek şeriatın ve dinin ruhundan alınmış olduğunu ve İslam gerçeğinin bize gerçekte bugünkü yönetim biçimimizi buyurduğunu anlatmakla yapacakları görevler gerçekten değerli ve önemlidir.” diyor. Neydi yobazların propagandası? “Devrimlerin tamamı İslam’a aykırıdır.” Ne diyor Atatürk? “Gerçek din bilginlerini göreve çağırıyorum. Yaptığımız hiçbir şey dine aykırı değildir. Bunu anlatsınlar her yerde.” diyor. Anlattık mı? Hayır. Anlatıldı mı? Atatürk’ün bu talebi yani “Türkiye Cumhuriyeti ve yapılan devrimler İslam dinine aykırı değildir, bunu halka anlatın” isteği yerine getirilmedi. Tam tersi yerine getirildi. Sanki devrimler dinsizlik eseri, sanki devrimler ne bileyim Hristiyanlığın istediği şeylermiş gibi “Laiklik zaten Hristiyanlıktır.” dendi. Hristiyanlık dininin kendisinin özünde laik olduğu gibi yanlış tezler üniversitelerimizde şırınga edildi beyinlere.”

     “LOZAN’IN SÜRESİ VAR, GİZLİ MADDELERİ VAR” İDDİALARINA YANIT
     Lozan Barış Antlaşması konusunda yıllardır süregelen “Süresi var, antlaşma 100 yıllık, hilafetin kaldırılması Lozan’da emredildi” gibi dedikodulara da son noktayı koyan Özakıncı, şunları kaydetti: “Lozan’ın maddesine göre, Lozan’ın herhangi bir maddesi ihlal edilmişse uygulanacak prosedür var Lozan’ın maddeleri içinde. O nedenle süresi olamaz bu antlaşmanın. Yani maddelerinin nasıl değiştirilebileceğinin maddesi varsa bir antlaşmanın, o antlaşmanın süresi olamaz. Lozan ve Lozan’ı doğru anlamak son derece önemlidir. Lozan öncesi, Lozan ve Lozan sonrası çok önemli ayrımlar vardır. Lozan karşıtlarını da sadece yobazlardan ibaret sanmayalım. Bu, Lozan karşıtının yobaz örneği: Kadir Mısıroğlu “Lozan Zafer Mi Hezimet Mi.” Şu ise Lozan’ın Kürtçü karşıtı. Kürtçü açıdan, Kürtçülüğün hedeflerini gerçekleştiremediğinden Lozan’a ateş püskürüyor. Neymiş kitabın adı? “Lozan-Kürtler ve Türkler.” Bu da, çağcıl güya, Leninist, Marksist, Maoist vesair, sol taifenin bir kitabı. “Lozan’da emperyalizme teslim oldu Türkiye.” diyen “sol” Mısıroğlular bunlar. “Sol” Mısıroğlu. Yani bu “sol”a göre de Lozan hezimetmiş, bu “sağ”a göre de Lozan hezimetmiş.
     Bir ağacı devirmek isteyenler, her iki ucunda kulp olan bir testere kullanırlar. O testerenin sağ kulpuna birisi yapışır, soldaki kulpuna birisi yapışır. O ağacın üstünde Atatürkçülük yazıyor, Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. Saplardan birine sağcı, öbürüne solcu yapışmış. Ve gayet güzel paslaşarak ağacı devirmeye çalışıyorlar. İşte bugün geldiğimiz nokta sağın ve solun elbirliğiyle aşındırmış olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleridir. Lozan’ın gizli tutanaklarını academia.edu sitesinde Cengiz Özakıncı sayfasına ekledim. Bütün dünya ve bütün Türkiye ve bütün yobazlar 60 yıl “Lozan’ın gizli belgesi var” dediler. O işte gizli belgeleri yayınladım. Bütün dünya erişebilir. Ne 100 yıl süre var ne hilafetin kaldırılması Lozan’da emredildi var ne şu ne bu. İddia ettiklerinin hiç birisinin Lozan’ın gizli dedikleri belgesinde bulunmadığını bugün 95. yıldönümünde pdf olarak yayınladım ki bir daha o laflar söylenemez hale gelsin.”
     Konferansın sonunda Yazar Özakıncı, Lozan Antlaşması’nın “secret” damgalı Fransızca basımını, ADD Genel Merkezine ulaştırılması amacıyla ADD Kadıköy Şube Başkanına sundu.

(ereglibulteni)
Bu haber ile ilgili fotoğraflar
 
 
Yorumlarınız
 
IP   3.145.60.166  
Ad Soyad*
Yorum*
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodu  
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.  
 
 Günün Diğer Gelişmeleri
23 Nisan 2024
Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı mesajı..
22 Nisan 2024
Kdz. Ereğli Dijital Medya ve Gazeteciler Derneği (ERMED) Yönetimi, Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı..
22 Nisan 2024
Ereğli ilçesinde bir yıl önce işlenen cinayette ağır ceza mahkemesinde karar davası görüldü...
22 Nisan 2024
Karadeniz Ereğli ilçesinde Jandarma üniforması ile Genel Bilgi Toplama (GBT) yapan kadın, asker deği..
22 Nisan 2024
Kdz. Ereğli Belediyesi’nin askeriyeden devralarak bu yıl halkın ziyaretine açtığı Kale Tepe yoğun il..
20 Nisan 2024
Kdz. Ereğli Belediyesi, 23 Nisan Salı Günü Çocuk Şenliği düzenliyor. Başkan Posbıyık, sokak oyunları..





 
Anasayfa | Sık Kullanılanlara Ekle | Yayın İlkeleri | Künye | Reklam | Facebook | Twitter | İletişim
ereglibulteni© 2012-2024 Tüm Hakları Saklıdır