Sarıçam: Kömürde üretim ve ithalat tablosu ürkütücü
Türkiye’nin ilk sosyal güvenlik kuruluşu olan Amelebirliği’nin 2014 yılı Danışma Kurulu Toplantısı’nda bir konuşma yapan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Mali Sekreteri Muharrem Sarıçam, “Kendi kaynakları dururken, yılda 25 milyon ton taşkömürü tüketen ve bunun yaklaşık 2,5 milyon tonunu üreten bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Kömürün ve bölgemizin tarihini bilen bizler için bu tablo, ürkütücü bir tablodur.” dedi.
30 Ekim 2014 21:53
Soma maden faciasının acısını yaşarken bu kez Karaman Ermenek’ten acı haber aldıklarını belirten Sarıçam, “Ocağı su basması nedeniyle 18 arkadaşımız mahsur kaldı. Kurtarma çalışmaları sürse de umudunu yitirmeyen biz madencilerin bile o umutları tükeniyor. Büyük bir üzüntü içindeyiz.” dedi. Sarıçam şöyle konuştu: “166 yıllık kömür üretim kültürüne sahip bir bölgede yaşıyoruz. Bu süreçte acılarla yoğrulduk, havzada 5 bin şehidimiz var. Ama o acıları yaşamaya alışamadık. Sadece bölgemizde değil ülkemizin bir başka yerinde bir madencinin canı yansa, bizim de yüreğimiz yandı. 13 Mayıs’ta Soma’da 301 madenci kardeşimizi kaybetmiş olmanın acısını yaşarken bu kez bir acı haberi de Karaman’ın Ermenek ilçesinden aldık. Ocağı su basması nedeniyle 18 arkadaşımız mahsur kaldı. Kurtarma çalışmaları sürse de umudunu yitirmeyen biz madencilerin bile o umutları tükeniyor. Büyük bir üzüntü içindeyiz. Varlık nedeni taşkömürü olan bir şehirde yaşıyoruz. 1848 yılından günümüze, bu bölgeye gelen herkes ya madenci olmuş ve ya doğrudan madencilere hizmet vermiş. Bölge insanı olarak 166 yıldır yeraltında doğayla savaşıyoruz. Ve 166 yılda çok değişimler yaşandı. Bu değişimin dönüm noktalarından birisi Amelebirliği’nin kurulmasıdır. Amelebirliği öncesinde, 1848’den 1923’e kadar, insanca yaşam mücadelesinde, yerli ve yabancı şirketlere karşı eylem ve grevler yapan atalarımızı şükranla anıyoruz. Ve tabii ki bu mücadeleyi yakından izleyen ve Kurtuluş Savaşıyla birlikte yüzünü Zonguldak’a dönen Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, saygı, sevgi ve şükranla anıyoruz. Bu vesileyle Cumhuriyetimizin 91. yıl dönümünü ve Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum.
Amelebirliği’nin tarihinin, Cumhuriyet’in bile öncesine dayandığını dile getiren Sarıçam, şöyle devam etti: “Bildiğiniz gibi Amelebirliği 10 Eylül 1921 tarihinde yürürlüğe giren 151 Sayılı “Havza-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun” ile hayat buldu ve 22 Temmuz 1923 tarihinde yayınlanan bir kararname ile hizmete başladı. Amelebirliği’ni asıl anlamlı kılan şey, Kurtuluş Savaşı ile birlikte kurulması ve Cumhuriyetin ilanından önce yani 22 Temmuz 1923 tarihinde hizmete başlamasıdır. Zonguldak, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ankara’dan sonra ikinci ilidir. Zonguldak, 14 Mayıs 1924 tarihinde il oldu. Bütün bunların hiçbiri tesadüf değildir. Bugün Emeğin Başkenti sıfatını taşıyorsak, bunun temel direklerinden birisi Amelebirliği’dir. Amelebirliği, emeğin, işçi sınıfının mücadelesinin bir kazanımıdır. Amelebirliği, maden işçilerinin ve Zonguldak’ın, bölge halkının bir zenginliğidir. Amelebirliği Türkiye’ye örnek olmuştur. Türkiye işçi sınıfının sosyal güvenlik alanındaki ışığıdır. Ve Amelebirliğine sahip çıkmak, onu yaşatmak hepimizin görevidir. Genel Maden İşçileri Sendikası, 1946 yılında bir dernek olarak kuruldu ve kısa süre sonra Sendikalar Kanunu ile birlikte sendika oldu. Genel Maden işçileri Sendikası, bugün ülkemizde ve dünyada adından söz edilen bir sendika olmuşsa, bunun alt yapısında, 1848’den günümüze verilen mücadele vardır. Amelebirliği de bu mücadelenin önemli bir dönüm noktasıdır.”
TTK’nın durumunu da değerlendiren Sarıçam, şunları kaydetti: “Türkiye Taşkömürü Kurumu, Genel Maden İşçileri Sendikası ve Amelebirliği etle tırnak gibi bütünleşmiştir. Bu kurumlar, sadece Zonguldak için değil, ülkemiz için de önemli kurumlardır. Ve bu kurumlara sahip çıkmak herkesin görevidir. Dün olduğu gibi bugün de emperyalist devletlerin gözü dünya enerji kaynaklarının üzerinde. Bugün Ortadoğu’da ve bölgemizde yaşanan karmaşanın sebebi de günümüzün en önemli enerji kaynakları olan petrol ve doğalgazın bu bölgede bulunmasıdır. Kendi kaynakları dururken, yılda 25 milyon ton taşkömürü tüketen ve bunun yaklaşık 2,5 milyon tonunu üreten bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Kömürün ve bölgemizin tarihini bilen bizler için bu tablo, ürkütücü bir tablodur. Türkiye’nin taşkömürü ithal ederek yıllık yaklaşık 5 milyar dolarını dışarıya vermesi doğru değildir. Bu duruma karşılık norm kadrosu 14 bin olan TTK, bugün 9 bin 200 işçiyle ve 3’te 1 kapasiteyle çalıştırılmaktadır. TTK, tarihinin en az sayıdaki işçisiyle yine tarihinin en düşük üretimini gerçekleştirebiliyor. Kurumda 3 kişinin yapması gereken işi bir kişi yapar hale gelinmiştir. Bu tablo bu kadar net iken kurumun zararını sürekli gündeme getirmek kabul edilebilir bir tutum değildir. Oysa başta Türkiye Taşkömürü Kurumu olmak üzere, Zonguldak’ın rezervi ve üretim imkanları, 2-3 milyar dolarımızın bu bölgede kalmasını sağlayacak durumdadır. TTK Genel Müdürlüğünün talebi doğrultusunda işçi açıkları en kısa zamanda giderilmelidir. Siyasi iradenin ve Hükümetin karar vermesi için hepimiz baskı unsuru olmalıyız. Amelebirliğimizin danışma kurulu toplantısının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımızı sunuyorum.”
