Kızıldağ: İnsanın kıvamının tutması için dört madde gerekiyor
Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ, ‘Mazeret Yok’ isimli eğitici gösterisiyle Ereğli halkıyla buluştu.
15 Eylül 2013 06:44
Eski Ereğli Belediye Başkanı ve AKP Belediye Başkan Aday Adayı Murat Sesli’nin davetlisi olarak geldiği Kdz. Ereğli’de, ‘Mazeret Yok’ isimli eğitici gösterisiyle izleyicilerin karşısına çıkan Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ, bilgi ve tecrübelerini paylaştı. Gösteri öncesinde evsahibi olarak kısa bir konuşma yapan eski Ereğli Belediye Başkanı ve AKP Belediye Başkan Aday Adayı Murat Sesli, şöyle dedi: “Bir yola çıktık. Ama buradaki olayın siyasetle ilgisi yok. Tamamen kültürel bir olay olduğunu belirtmek istiyorum. Ama Murat Sesli denildiği zaman tabii ki siyaset var. Ben bir yola çıktım. Sonu inşallah hayırlı olur. Ve bu yola çıktığımız zaman, etkinliklerimize başlayacağız dedik. İlk etkinliğimizi; çok önemli gördüğüm, daha önce hocamızı izlediğimiz ve ‘Mazeret Yok’ konulu olduğu için, sizlerle buluşturmak istedim. Çok faydalı olacağına inanıyorum. Günlük yaşamımızda sürekli mazeret üretiyoruz. Ama Ereğli için mazeret yok. Bundan sonra mazeret kabul edilmiyor. İnşallah sizlerin de desteğiyle, gereken mazeretsiz olarak yapılacak.”
Sesli’nin selamlama konuşmasının ardından gösterisine başlayan Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ, hem hemen her gün tanık olduğumuz ve Türk insanına özgü bazı davranış biçimlerinden güldüren örnekler verdi. Türk milletinin, başka hiçbir millette rastlanmayan iletişim yöntemlerini ve alışkanlıklarını anlatan Dr. Kızıldağ, “Kornayla anlaşan başka bir millet yok. Trafikte kornaya basmanın ve kornanın her seferinde gittikçe uzamasının, öndeki aracın sürücüsüne verdiği ayrı mesajlar vardır. Türk milleti öyle yeteneklidir ki, mesela bir büfeden yarım ekmek döner ve bir ayran alıp, dönerin son lokmasıyla ayranın son yudumunu aynı anda denk getiren tek milletiz.” dedi. Ticari yaşamında karşılaştığı durumlar ve gösterileri sırasında yaşadıklarından örnekler vererek izleyenleri kahkahaya boğan Dr. Kızıldağ, bugüne kadar yaklaşık 1 milyon insana konferans ve seminer verdiğini de dile getirdi. Türk insanının zorluklarla karşılaştığında bulduğu çözüm yolları ve duygularını ifade etme biçimlerinden de olaylar aktaran İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ, “Biz çok renkli, çok farklı ve çok keyifli bir milletiz.” görüşüne yer verdi.
Yaklaşık yedi yıldır, toplam nüfusları 1 milyar 630 milyon civarında olan 57 Müslüman ülke üzerinde bir çalışma yaptıklarını belirten Dr. Kızıldağ, şöyle dedi: “Yedi kategori belirledik; teknoloji, bilgi, birikim, kültür, sanat, spor, katma değer. Bu kategorilerde 57 ülke ne üretiyor diye hesaplıyoruz. Karşımıza çıkan manzara şu ki, 1 milyar 630 milyon nüfuslu 57 ülke, 80 milyonluk Almanya’nın ürettiğinin yarısını üretmiyor. Almanya’ya baktığımızda, pek çok ünlü markanın orada olduğunu görüyoruz. Tesadüf olamaz. Bize bakıyoruz, ikiyi-üçü geçmiyor. Bunun tarihsel, kültürel, jeopolitik, siyasi pek çok nedeni var. Ama bana göre en önemlisi, insan faktörü. İnsan karakterinin oluştuğu dönemde, aldığımız eğitim ve iletişim modelinde bir problem var. İnsan karakteri 0-12 yaş arasında oluşur. Bir gün bir baklava ustasına, ‘Bu kıvamı nasıl tutturuyorsun’ diye sordum. ‘Oklavanın armut ağacından olması gerekiyor, ateşi meşe odunu olacak, un taze harmanlanmış Konya unu olacak, yağ Urfa’dan gelecek, fıstık da Antep’ten gelecek, bir de bunları bir araya getirecek usta olacak’ dedi. Yani kıvamında bir dilim baklava için 6 madde saydı. Peki kıvamında bir insan olmak için ne lazım? İnsanın kıvamının tutması için ne lazım?
İnsanın kıvamının tutması için önce anayasasıyla, hukukuyla, adaletiyle, ekonomisiyle iyi bir devlet lazım. Devlet yoksa hiçbir şey yoktur. Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacip, toplumsal sözleşmeyi şöyle tarif eder: Devletin istediği üç şey var; yasalarıma uy, vergini öde, dostumu dost-düşmanımı düşman belle. Halk da diyor ki ‘Yasalarına uyarım adil olursan, vergimi öderim gümüşün ayarını bozmazsan, dostunu dost-düşmanını düşman bilirim sen de benim canımı, namusumu korursan.’ Bu kadar basit ve net. Devlet olmadan kıvam tutmuyor. Sonra iyi bir aile lazım, iyi bir eğitim lazım, iyi bir çevre lazım. Bu dört parçadan birisi eksikse kıvam tutmuyor.”
Bu dört alanda, Türk insanının nasıl yetiştiğini de ele alan Dr. Kızıldağ, çocuğun önce ailesinde ‘Konuşma, gülme, el alem ne der’ gibi çeşitli sözlerle ve yaklaşımlarla baskı altına alındığını söyledi. Daha sonra da okulda, ‘Sıraya gir, hiza al, sözlüye kalk’ gibi direktiflerle yeni bir baskı mekanizmasının devreye girdiğini ifade eden Dr. Kızıldağ, “Çevremiz konusunda da, kompleksli yetiştik. El alem ne der diye düşündük. Dış görünüş konusunda takıntılı ve ön yargılarını aşamayan insanlar olduk. 16 yaşında ergenlik dönemine girmemizle birlikte, içimizdeki çocuğu öldürdük. ‘Öyle yapma, şöyle ol, böyle dur, konuşma, gülme’ gibi talimatlarla, ailemizde okulumuzda ve çevremizde şekillendik. Toplumumuzun en büyük sorunu bu.” şeklinde konuştu.
