Ahmet Ümit, yazarlık serüveninin nasıl başladığını anlattı
Ünlü Polisiye Yazarı Ahmet Ümit, yazarlık serüveninin 1982 yılında gözaltına alındığı sırada yazdığı bir raporla başladığını belirterek, “Yakalanınca bizim organizatör olan arkadaşım bir rapor yaz dedi. Ben o raporu yazarken rapor yerine hikaye yazmışım. Bir hikaye yazmışım ve bir mucize gerçekleşti. O ilk hikaye kırk ayrı dilde yayınlanan bir dergide basıldı. O zamana kadar yazar olmak aklımın ucundan geçmiyordu.” dedi.
30 Nisan 2019 14:52
Ünlü Yazar Ahmet Ümit, Karadeniz Ereğli Anadolu Lisesi (KEAL) Gençlik Şenliği etkinlikleri kapsamında söyleşi ve imza günü etkinliği için Ereğli’ye geldi. Ümit’in söyleşi yaptığı spor salonu, öğrenciler, öğretmenler ve vatandaşlardan oluşan yüzlerce kişiyle tamamen doldu. Ahmet Ümit, KEAL’e gelişinde önce Okul Müdürü Ahmet Bal’ı ziyaret ederek bir süre sohbet etti. Ziyarette Müdür Yardımcısı Ersan Arslan da hazır bulundu. Ünlü yazarı konferans salonunda yüzlerce kişi alkışlarıyla karşıladı. Söyleşi öncesinde Ümit’in biyografisi okundu. Yazar Ahmet Ümit söyleşisinde, “Şarkıcılara sorarlar, ne zaman şarkıcı olmaya karar verdin diye, o da cevap verir, aynanın karşısında şarkı söylerdim der. Bende böyle bir şey yoktu. Yazar olmak aklımın ucundan geçmiyordu” dedi. Fakat inanılmaz kitap okuduğunu, çok iyi bir okur olduğunu belirten Ahmet Ümit şöyle dedi: “Ama yazar olmak için okumuyordum. Beni çok mutlu ediyordu. Üniversite sınavına girdiğimde soruları çok çabuk yorumlamaya başladım. İnsan insan olarak doğmuyor. İnsan görünümünde doğuyor. Doğduğu zaman insanlaşma süreci başlıyor. Ancak öldüğü zaman çok iyi bir insandı diyecekler, o zaman anlayacağız insan olup olmayacağımızı. O yüzden kitap okumak çok önemli. Sizin yaşınızda hayatı anlamaya çalışıyorsunuz. Roman size yaşanmış hayatların bir toplamını veriyor. Orhan Kemal Bereketli Topraklar Üzerinde’de sadece Çukurova’yı anlatmıyor, insan ilişkilerini anlatıyor, siz insanların tecrübelerini ediniyorsunuz.”
Yazar olmasını sağlayan ikinci etkenin annesinin terzi olması olduğunu ifade eden Ümit şöyle devam etti: “Bir bahçemiz, bir ceviz ağacımız vardı, altına kilimler açılırdı. Orada annem dikiş dikerdi. Kızlar sabah geliyor akşama kadar bekliyorlar, bu arada sıkılıyorlardı. O zaman annem hikaye anlatıyordu. İnanılmaz güzel hikaye anlatırdı. Bir storyteller idi. Herkes ağzını açıp onu dinlerdi. Fakat hala yazar olmak içimden geçmiyor. Yazar olmak. Büyük bir şey gibi geliyordu. Şimdi önemli değil, ama o zaman Yaşar Kemal, Aziz Nesin yazar. Nasıl olacak idi? İlla Tolstoy okumanıza gerek yok, yazmak istiyorsanız yazın. Yazar olmak aklımdan geçmiyordu. Ta ki 1982 yılının yağmurlu bir Kasım sabahı. İstanbul. Sabah güneş ışımamış. Yağmur yağıyor. Benim elimde bir çanta, çantanın içinde işçi önlükleri var. O işçi önlüklerinin içinde bildiriler var. Ne bildirisi? 1980 yılında darbe yapan arkadaşlar 1982 yılında bir anayasa dayattılar. Darbeciler. Ben ve arkadaşlarım o darbeye hayır afişleri yapıştırıyoruz. Tam demokrasi, tam bağımsızlık, kahrolsun Amerikan emperyalizmi. Şimdi herkes diyor ya. O zamanlar zor. Söylemek zor. Yakalarlarsa 90 gün işkence yapıyorlar. Sakat kalmaz, ölmezseniz beş yıl hapis cezası var. Niye yapıyoruz, ülkemiz iyi olsun, demokrasi olsun, kalkınsın diye yapıyoruz ama yazar olmak aklımdan geçmiyor.”
Bildiri asarken arkadaşı ve kendisinin yakalandığını belirten Ümit şunları söyledi: “Yakalanınca bizim organizatör olan arkadaşım bir rapor yaz dedi. Ben o raporu yazarken rapor yerine hikaye yazmışım. Bir hikaye yazmışım ve bir mucize gerçekleşti. O ilk hikaye kırk ayrı dilde yayınlanan bir dergide basıldı. İlk yazdığınız hikaye kırk dilde yayınlanırsa aklınıza kötü şeyler gelmez mi? İşte yazarlık böyle başladı. Aklıma yazarlık fikri böyle düştü. Ama korkuyorum bir yandan da. Devamı gelecek mi? Üç buçuk sayfalık bir şey, adamlar binlerce sayfa yazıyor. Savaş ve Barış beş bin sayfa. Adam yazarken yirmi beş bin sayfa yazmış. Karalamış beş bin sayfa kalmış.” Ahmet Ümit, söyleşinin ardından hayranları için kitaplarını imzaladı.