Sık Kullanılanlara Ekle |  Reklam  |  İletişim
  Röportaj 
  Ekmeğini taştan çıkaranların köyü: Velidağ
Ekmeğini taştan çıkaranların köyü: Velidağ
 
   

     Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Velidağ Köyü’nde yaşayanlar, geçmişi, anımsayamadıkları kadar eski olan ve dedelerinden kendilerine miras kalan bir zanaatı sürdürüyor. Köyün tek geçim kaynağı olan taş işçiliği, yıllardan bu yana kullanılan en ilkel yöntemlerle ve tamamen el emeğiyle yapılıyor. Dağdan koparılan taş parçaları, taş ustalarının elinde, birbirinden zahmetli yedi aşamada işlenerek, üzerinde çeşitli hamur işlerinin pişirilebildiği taş saca dönüşüyor.
     Köye ismini veren ve köy merkezinden yaklaşık 40 dakikalık zorlu bir yolculuk sonrasında ulaşılabilen Velidağ’da, bu işle uğraşan her bir taş ustasının kendisine ait bir taş ocağı var. Köy Muhtarı Muhterem Özmen, taş ocaklarının ‘dokunulmazlığı’nı, “Burada herkesin ocağı ayrıdır. Kimse kimsenin ocağına giremez. Ancak izin alınırsa, birbirlerinin ocaklarında çalışabilirler. Çünkü ocak açmak da ayrı bir eziyettir. Düzgün bir ocak oluşturmak hiç de kolay değildir.” sözleriyle anlatıyor.



     Yağışlı günler dışında, hemen her gün Velidağ’daki ocaklarına giden taş ustaları, önce saclık taş parçasını kayadan muntazaman ayırıyor. Ardından, katırlarına yükleyerek evlerinin önüne getiriyorlar. Sonra aşama aşama taşı işleyip düzgünleştirerek, son şeklinde kavuşmasını sağlıyorlar. Taş kütleleri bin bir zahmetle taştan saca dönüştükten sonra da satışa sunuluyor.

     “ÖMÜR TÖRPÜSÜ BU İŞ”
     Sabahın erken saatlerinde, bir kısmını patpat olarak adlandırılan tarım aracıyla, geriye kalan kısmını da yürüyerek geçtiğimiz patika dağ yolunun ardından, Velidağ köylülerinin çalıştıkları taş ocaklarının bulunduğu alana ulaşıyoruz. Köy sakinleri taş ustalarından Enver Aydoğan’ın taş ocağına konuk oluyor, günlerce süren kazının ardından ortaya çıkarılan kayanın üzerinde onu izlemeye koyuluyoruz. Önce tahta ve çivilerden yapılan ilkel bir pergelle, çıkaracağı taş kütlesini yerde daire çizerek işaretliyor. Sonra da işaretli çizgi boyunca, ucu sivri kazmasını sallayarak, çıkaracağı taşın çevresini yontmaya, temizlemeye başlıyor. Bu uğraşı yaklaşık bir saat sürüyor. Enver Usta, sonra da çizdiği daire çevresince, bu kez çıkarmak istediği taş kütlesinin etrafına, sabırla aynı noktalara vurmaya başlıyor.
     Bir yandan da anlatıyor: “18 yaşımdan beri bu işle uğraşıyorum. Buradan kazandığımla sigortamı da kendim ödüyorum. Günde yapabilirsek iki tane yapıyoruz. Artık yapa yapa, taşın nerede iyisinin olduğunu, neredekinin sert, neredekinin yumuşak olduğunu anlayabiliyoruz. Önce pergelle taşı çıkaracağımız yeri çepeçevre çiziyoruz. Daha sonra o çizgiyi takip ederek çevresini kazmayla çıkarıyoruz. Yani etrafını yivliyor, kazıyoruz. Gittikçe sac ortaya çıkmış oluyor. Bir parçayı koparabilmemiz, en az aralıksız bir saatimizi alıyor. Ömür törpüsü bu iş.”
     Etrafı temizlenen taş kütlesi, aynı noktalardan aldığı darbelerin yarattığı titreşimlerle sarsılıyor. Enver Usta da bu sırada, çıkaracağı kütlenin üzerinde kendisi de daire çizerek ayağıyla taşı kontrol ediyor. Kulağı da, taştan gelen vuruş seslerinin aşama aşama değişmesinde… Bu anlarda, Enver Usta’nın ter damlaları düşüyor taş kütlesinin üzerine…
     Taşın ‘tamam’ olduğuna kanaat getiren Enver Aydoğan, tok bir sesin geldiği noktaya daha sert darbelerle vuruyor. Birkaç vuruşunun ardından, tam bir ustalıkla, taş kütlesini kazmasının sivri ucuyla yukarıya kaldırıyor. Taşın kopan yüzünü çevirdiğinde görüyoruz ki, taş kütlesi dümdüz bir yüzey biçiminde kayadan ayrılmış.

     “PİŞİRDİĞİ EKMEĞE LEZZET VERİYOR, ISIYI EŞİT DAĞITIYOR”
     Kayadan zorlu bir uğraş sonucu koparılan yaklaşık 20-30 santimetre kalınlığındaki taş kütleleri, burada 5-10 santimetre kadar kazma yardımıyla inceltiliyor. Ardından katırlarının birer yanına bağlanıyor ve köye götürülmek üzere geri dönüş yoluna çıkılıyor. Köye dönüş yolu, taş kütleleri için de bir işleme yolculuğunun da başlaması anlamına geliyor. Evlerinin altındaki küçük odalarda ya da bahçelerinde, taş parçalarını sac haline getirmeye başlıyor sonra Velidağ Köyü’nün taş ustaları…
     O taş ustalarından birisi olan 63 yaşındaki Yaşar Aydoğan, çocuk yaşlarında öğrendiği taş işçiliğini 50 yıldır sürdürdüğünü dile getiriyor: “Büyüklerimizin uzun yıllar taş işçiliğiyle uğraştıklarını biliyoruz. Dedem buraya geldiğinden beri, taş yaptıklarını anlatırdı. Bu işin geçmişinin yüz yıldan fazla olduğunu düşünüyoruz. İlk ne zaman işlenmeye başladığı ile ilgili kesin bir bilgimiz yok. Yalnızca dedelerimizin çok uğraşarak, bu işi yaptıklarını biliyoruz. Çünkü onlardan öğrendik. Bizimki nispeten daha kolay. Ama onlar çok daha zor şartlarda sacları yaparlarmış.”
     Günde en fazla iki tane taş sac hazırlayabildiklerini belirten Aydoğan, devam ediyor: “Kenarları kazmayla kesilen taşı, katırlarla dağdan getiriyoruz. Ondan sonra burada kabasını elden geçiriyoruz, inceliyoruz. Hazır duruma gelene kadar 7 kez elden geçiyor. Tüm aşamaları da el işçiliğiyle yapılıyor. Taş saca, çevre illerden büyük talep oluyor. Bizden alan bu çevre illerdeki yerler de, yurtdışından ülkenin diğer illerine kadar, her yere gönderiyor, dağıtıyorlar. Doğal olduğu için pişirdiği ekmeğe lezzet veriyor. Isıyı da eşit dağıtıyor. O nedenle tutuluyor. Kendimiz de kullanıyoruz. Hem açıkta, hem de soba şeklinde kullanılabiliyor. Bu taşın dokusu yumuşak olduğu için işlenebiliyor. Ama sert cinsi de var. Kazma bunu aynı ağaç gibi yontabiliyor. Tamamen doğal olduğu için, çıkarırken bizim sağlığımıza bir zararı olmuyor. Sıçrayıp gözümüze kaçan küçük kırıntılar bile kendiliğinden eriyor. İçi havuz gibi olan şekilde, tepsi biçiminde yapabilmek için önce sanayide içini oyduruyoruz. Tornada içi oyulduktan sonra, diğer aşamalarını biz yapıyoruz. Güveç kabı gibi, hatta kapağı da hazırlanarak yapılan bu çeşitte, özellikle et, kızartmalar, tavuk gibi yiyecekler pişirilebiliyor.”

     EVLERİNİ GEÇİNDİRİYOR, ÇOCUKLARINI OKUTUYORLAR
     Yaşar Aydoğan dedelerinden miras kalan zanaatlarını anlatırken, köyün ileri gelenlerinden 80 yaşındaki İlyas Görgülü ile karşılaşıyoruz. Taşı sac haline getirdikleri bu zanaatın tarihini sorduğumuzda, “Onu bizim dedelerimiz bile bilmez. Çok eski bir iştir.” diye yanıt veriyor. Kendisinin de uzun yıllar uğraştığını ifade ederek ekliyor: “Ben de, ne kazandıysam, ne yaptıysam sac parasıyla yaptım. Çocuklarımın hepsini de sac sayesinde büyüttüm.”

     Katırlarla köyün yolunu tutan taş işçilerinin dağ yolundan geldiklerini görüyoruz. İsmail Çetin, katırının üzerinde bağlı olan taş kütlesini çözüp, yere indiriyor. Çetin, askerden sonra taş işçiliğine başladığını, 25 yıldır da devam ettiğini söylüyor: “Köyümüzün geçimi genelde bundan, taş sacdandır. Bir süre İstanbul’da bulunduktan sonra köye geldim. Geçimimizi ekmek taşıyla sağlıyoruz. Beş çocuğum var. Birini evlendirdik. Şu anda evde hanım, ben ve 4 çocuğumuzla, 6 kişi bu sactan ekmek yiyor. Günde iki sac yaparım. Dağdan kaba halde katırla getirdikten sonra, evde yemeğimi yerim. Sonra iner aşağıya, tık tık yapmaya başlarım. Bu tamamen el emeğidir. Yalnızca elimizdeki kazmayla işleriz. Dağdan gelişi çok kalındır. Kalın kopan bu taşları, kimi zaman katıra bile zor sararız.”

     Bir diğer taş ustası İbrahim Özmen, yaptıkları işin ağır oluşundan şikayet ediyor: “15-20 yıldır yapıyorum ama bu işten memnun değilim. Çoluk-çocuğuma da vasiyet etmiyorum. Eziyetli, en ağır iş bu. O nedenle çocuklarıma kesinlikle öğretmiyorum. 7 kere elden geçiyor. Hazırlandıktan sonra üzerinde ekmek, yufka, börek, gözleme pişiyor.”
     Köy Muhtarı Muhterem Özmen, 30 haneli köylerinde 20’den fazla ailede, aile reislerinin geçimini taş sac yapımı sayesinde sağladığını söylüyor: “Adamın işi-gücü yok, çocuklarının ekmek parasını bu işten çıkarıyor. Başka geçim kaynağı yok, gelirlerini buradan sağlıyorlar. Beş tane çocuğunu, sacdan geçindiren var. Bu iş o kadar zor ki, dağa gidip yapamadığınız, eli boş döndüğünüz de olabiliyor.”
     Velidağ Köyü’nde yaşayanlar, kuşaktan kuşağa aktarılan taş sac zanaatını, devraldıkları en yalın biçiminin tüm zorluğuna karşın sürdürüyorlar. Taşa şekil veren köylüler, hem ekmeklerini en yalın tabirle taştan çıkarıyor, hem de yüzyıllara dayanan bir geleneği devam ettiriyorlar.

Bütün Dünya’nın Temmuz sayısında yayımlanmıştır...
(Sabriye AŞIR)
Bu haber ile ilgili fotoğraflar
 
 
Yorumlarınız
 
IP   3.144.96.159  
Ad Soyad*
Yorum*
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodu  
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.  
 
 Günün Diğer Gelişmeleri
17 Nisan 2024
AK Parti Kdz. Ereğli İlçe Başkanı Mücahit Andiç ve yeni seçilen Belediye Meclis üyeleri, Belediye Ba..
16 Nisan 2024
Karadeniz Ereğli ilçesinde sürücüsünün direksiyon hâkimiyetini kaybettiği motosiklet, hafif ticari k..
16 Nisan 2024
Kdz. Ereğli Belediyesi havaların ısınmasıyla birlikte kentteki tüm derelerde temizlik çalışması başl..
14 Nisan 2024
Karadeniz Ereğli ilçesinde meydana gelen motosiklet kazasında iki kişi yaralandı. Yaralılar hastaney..
13 Nisan 2024
Kdz. Ereğli Belediye Meclisi, seçimden sonra ilk toplantısını yaparak göreve başladı. Belediye Başka..
12 Nisan 2024
Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde, otomobil sürücüsünün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesiyle meydana ge..





 
Anasayfa | Sık Kullanılanlara Ekle | Yayın İlkeleri | Künye | Reklam | Facebook | Twitter | İletişim
ereglibulteni© 2012-2024 Tüm Hakları Saklıdır