Sık Kullanılanlara Ekle |  Reklam  |  İletişim
  Röportaj 
  Cumhuriyetin binlerce gerçek Çalıkuşu’ndan biri: Mukime Fıratoğlu
Cumhuriyetin binlerce gerçek Çalıkuşu’ndan biri: Mukime Fıratoğlu
 
   



    “Babamı hiç tanımıyorum” diye başlıyor söze, cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden biri olan Mukime Fıratoğlu: “Babam ben altı aylıkken bizi bırakmış cepheye gitmiş. Ruslar Erzincan’ı zapt edeceklermiş. Oraya göndermişler. O zaman Erzurum da Ermeni istilasında, Ermeniler işgal etmiş. Orada bizim akrabalar filan hepsi muhacir olmuşlar ve Sivas’a gelmişler. Babam bizi Sivas’ta bırakmış ve cepheye gitmiş. Biz, Ermeniler Erzurum’dan çıkıncaya kadar orada kalmışız. Artık ne kadar kaldık bilemiyorum. Kazım Karabekir’in orduları Ermenileri Erzurum’dan çıkartmış. Biz de Erzurum’a gelmişiz. Fakat daha biz Sivas’tayken babam şehit olmuş.”
    Henüz altı aylıkken Erzincan’da cephede şehit düşen üsteğmen babasına dair hiçbir hatırası yok. Fakat “Ulusun Babası” Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uzandığı 10 Kasım 1938 günü sabahı, 104 yaşındaki Mukime Fıratoğlu’nun hafızasında dün gibi berraklığını koruyor. Oysa babasından sonra henüz 10 yaşındayken annesini ve arkasından da art arda anneannesini, babaannesini ve ona kol kanat geren yengesini yitirmiş, en sevdiklerine veda etmenin insanın ruhunda ne denli derin izler bıraktığını, daha çocuk yaşta öğrenmişti. “O günü sormayın, bugünkü gibi aklımda.” diyor.
    O 10 Kasım Perşembe sabahı, üç yıl öncesinde öğretmenliğe başladığı Erzurum Tatbikat İlkokulu’nda 50’ye yakın öğrencisiyle derse başladı Mukime Öğretmen. Kendisini dikkatli gözlerle izleyen çocuklardan en ön sıradaki birinin yüzünün biraz solgun olduğunu fark etti ve yanına doğru gitti. Önce elini çocuğun alnına götürerek ateşini kontrol etti, sonra da yanağını okşadı ve kara tahtanın önüne geri döndü. Tam derse başlamak üzereydi ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamını yitirdiği anonsu duyuldu.
    Sınıfta derin bir sessizlik hakim oldu bir an için. Mukime Öğretmen ne yapacağını bilemedi ve öylece kalakaldı. Bir süredir hastalığıyla mücadele eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık durumuna ilişkin bilgiler sık sık radyodan ve anonslarla halka iletiliyordu ama… Atatürk’ün sağlık durumunu izleyen pek çok yurttaş gibi Mukime Öğretmen de, Gazi Mustafa Kemal’in iyileşeceğini umuyor ve iyi haberler geleceğine olan inancını koruyordu. Koridordaki ayak sesleri, sınıftaki çocukların ağlayışlarına karıştı ve Mukime Öğretmen kendini toparlayarak çocukları teskin etmeye çalıştı: “Atatürk hasta iken bütün Türkiye’ye anons yapılıyor, herkes duyuyordu. Bütün sağlık durumunu beş dakikada bir anlatıyorlardı. Herkes kulak kesilerek dinliyordu. O gün saat dokuzda, üçüncü sınıfların dersine girdim. Ders yapamadık, öylece anonsu dinliyoruz. Tam 9’u beş geçe demez mi ‘Atamızı kaybettik.’ O dakika o çocuklar nasıl ağlamaya başladılar biliyor musunuz. Hepsi elli kişi birden ağlıyor.”
    Seksen yıl sonra bugün bile anlatırken gözleri doluyor Mukime Fıratoğlu’nun, “O günü hiç unutamam.” diyor ve devam ediyor: “Allah’ın emri çocuklar. Bakın benim de anam öldü, babam öldü şöyle böyle diye onları teskin etmeye çalışıyorum. Ama ne dediysem susmuyorlar. Aradan on dakika geçmedi ki talimat geldi. Hükümet meydanında Atatürk için merasim yapılacağı, çocukları oraya götüreceğimiz söylendi. Oradaki toplantıda konuşmalar yapıldı. Atatürk’ü kaybetmemizin üzüntüsü dile getirildi. Sonra çocukları evlerine gönderdik. Şimdi ise hiç Atatürk var mı yok mu… Böyle mi olurmuş? Benim aklım almıyor.”
    Mukime Fıratoğlu’nun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamını yitirmesi dolayısıyla duyduğu derin üzüntüsüne bir de pişmanlığı eklendi. Çünkü cumhuriyetimizin onuncu yılı kutlamaları kapsamında düzenlenen törenler için, İzmir’de eğitim gördüğü öğretmen okulundaki hocası onu izci grubuna seçmiş ve o günlerde gencecik, idealist bir öğretmen adayı olan Mukime Fıratoğlu için bu özel törende Atatürk’ü bizzat görebilme imkanı doğmuştu ama tören giysisi olmadığı için orada bulunamadı. “Atatürk’ü görecektim ama göremedim. Jimnastik hocamız beni izci grubuna almıştı. Ve o yıl cumhuriyetin onuncu yılıydı. Atatürk her okuldan izcileri çağırıyor. Hocam ‘Gel ben seni götürmek istiyorum’ dedi. ‘Bir izci kıyafeti al, seni götüreyim’ dedi. Mezun olmama bir yıl kalmıştı. Ve izci kıyafeti de epey pahalı. ‘Ben nasıl olsa görürüm Atatürk’ü’ diye düşündüm. Böyle çabucak öleceğini nereden bileyim. Gitmedim, izci kıyafetim olmadığı için gidip Atatürk’ü göremedim. Sonraları tabii büyük bir pişmanlık duydum. Ben 36 yıl çalıştım. 36 yıl öğretmenliğimde girdim Atatürk dedim, çıktım Atatürk dedim. Ben Atatürk’ü anlatırken adeta nefes almadan dinlerlerdi. Bir gün Atatürk’ün Samsun’a gelişini anlatırken yine sınıftaki çocuklar dikkat kesilmiş dinliyordu. Orhan isminde bir öğrencim ayağa fırladı bir anda ve ‘Öğretmenim, ben de orada olsaydım!’ dedi. İşte böylesine heyecanlanır, duygulanırlardı.”
     Henüz bir bebekken babasını kaybeden, 10 yaşındayken de annesiz kalan Mukime Fıratoğlu’na önce anneannesi, sonra iki evladı birden şehit olduğu için günleri ağlamakla geçen babaannesi ve en son da yengesi kol kanat gerdi. Mukime Öğretmen bu gençlik yıllarında sevdiklerini arka arkaya kaybedince hiç korkmadı mı, hayatım acaba nasıl devam edecek diye endişe duymadı mı? “Çocuktum…” diye yanıt veriyor Mukime Hanım, “Hayat böyle zannediyordum. Herkes böyle zannediyordum. Başımda bir büyüğüm yok. Ana yok, baba yok, büyük kardeşim yok.” Mukime Öğretmen tek başına ayakta kalırken, görev yaptığı yıllarda yetiştirdiği yüzlerce öğrencisini ailesi bildi. Onların sevgisiyle iyileştikçe de öğretmenliği daha çok sevdi. “Öğretmenler her şeyden önce çocukları sevmeli ve haksızlık yapmamalılar. Çünkü haksızlığı hemen anlar çocuklar. Ayrım yapmamalılar. Öğretmenler Atatürk’ü öğretmeliler. Bir daha dünyaya gelsem, yine ilkokul öğretmeni olurdum. Çünkü çocuklar kadar saf, temiz, candan seveni yok.”
    Mukime Fıratoğlu’nun zamanla tutkuya dönüşen bu sevgisi, emekli olduktan sonra da son bulmadı. Emekli olduktan sonra öğretmenlik günlerine duyduğu özlem, bugün halen devam ediyor: “Evim okula çok yakındı. Onların çıkma saatini bekler, balkona çıkar ve öğrencileri izlerdim. Onların konuşmalarını, kavgalarını… Zaten bilirsiniz genelde kavga eder, sonra da barışırlar. Onların bağırışlarını ve kahkahalarını dinlerdim. Çok özledim. Hala da özlüyorum. Yani yeniden okula gitmek istiyordum. Bana ‘Bıkmadın mı’ diye soruyorlardı. Hayır, bıkmamışım haberim yok. Şimdi anlıyorum. Bıkmamışım.”
    Mukime Öğretmen’in, çocukları sevgiyle kucaklayan bir eğitim neferi olmasındaki en büyük pay hiç kuşku yok ki, onu okul çağına gelir gelmez elinden tutup okula yazdıran annesiydi: “Annem çok ileri görüşlüydü. O zaman kızları okula göndermiyorlardı. Fakat annem yedi yaşıma gelir gelmez beni okula verdi. Üvey babam da engel olmadı. Hatta ‘Bu kız okuyacak’ dedi.”
    Annesi Gül Hanım’dan söz açılınca bir kez daha hüzün çöküyor Mukime Hanım’ın yüzüne ve anneler gününde yazdığı bir şiiri dökülüyor dudaklarından:

Bu güne ağlama günü deyin ağlama günü
Anası olmayan ağlar, ana olamayan ağlar
Anasına bir gül alamayan ağlar
Şehit anaları ağlar da ağlar ama ne ağlar
Neden ağlatırsınız bunca mutsuzları
Hatırlatırsınız onlara acılarını
Anası olan her gün gitsin anasına
Parası olan gülünü alır, gider sarılır anasının boynuna
Gül mü yok onlara
Bunca gözyaşı döktürmek niye
Babalar günü de aynı
Hiç ayrı yanı yok ki
Ana ne ise baba odur, ayrılmaz ki
Bu iki günün de hiç anlamı yok ki
Acıdan başka bir şey vermiyor ki
(Mukime Fıratoğlu)



    Mukime Hanım bugün 104 yaşında. Amasya Merzifon’da yaşamını sürdürüyor. “Hiç sorma kızım, yapmaz olaydım” dediği ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan kısa süreli evliliği dışında, yaşamının bugüne kadarki tüm yıllarını bir başına mücadele ederek geçirdi. Belki sıkı sıkıya sarılacağı uzun soluklu bir aile kuramadı ama mesleğine tutundu ve öğretmenliğe adadı kendini. Hiç çocuğu olmadı ama bütün öğrencileri onun çocukları oldu. Ve biricik kahramanı da her daim Atatürk oldu…

Atam
Sana dinsiz diyenler dinsizdir
Bilmezler mi dediler Merzifon İngiliz’indir
Paşa Camii’nde okunmayacaktı ezan
Çan çalınacaktı çan
Kurtarmasaydı vatanı
Kalır mıydı İslam’ın ezanı
Ne Hicaz’a gidebilirdin
Ne alnı açık gezebilirdin
Dua et ona her namazında
Yaşıyorsun, yaşayacaksın sayesinde
Dindar dediğin o padişah neden gitmedi Mekke’ye
Yerleşti Londra’ya
Uzatmayın ona o zehirli dilinizi
Tanrı da affetmez sizi
(Mukime Fıratoğlu)




Mukime Fıratoğlu’nun yaşamında kırık bir aşk hikayesinin de saklı olduğu kısa bir süre önce ortaya çıktı. Mukime Hanım, henüz eğitimine devam ederken onu görüp aşık olan Turgut Atilla’nın kendisi için yazdığı duygu dolu şiirlerden oluşan kitabı “Gönül Hıçkırıkları”ndan kısa bir süre önce haberdar oldu. Merhum Atilla’nın akrabaları tarafından kendisine ulaştırılan kitabı baştan sona okuyan Mukime Hanım, “Beni hakikaten seven birisi varmış. Şiirler yazıp kitap haline getirmiş. Onu kabul etmedim. Nerede karşıma çıktıysa reddettim, bana yazıp getirdiği şiirlerini yırtıp attım okumadım. Ve yetmiş yıl sonra o şiirler kitap halinde benim elime geldi. Bu konuda pişmanlık hissettim.” diyor.

Bütün Dünya dergisinin Kasım 2018 sayısında yayımlanmıştır.
(Sabriye Aşır)
 
 
Yorumlarınız
 
IP   3.233.221.42  
Ad Soyad*
Yorum*
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodu  
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.  
 
 Günün Diğer Gelişmeleri
28 Mart 2024
Karadeniz Ereğli Dijital Medya ve Gazeteciler Derneği (ERMED) üyesi gazeteciler, ERMED yönetimince d..
28 Mart 2024
Kdz. Ereğli Belediye Başkanı ve CHP Belediye Başkan Adayı Halil Posbıyık, seçim gezileri kapsamında ..
28 Mart 2024
Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, Dünya Down Sendromu Olimpiyatları’nda Masa Tenisi Branş..
28 Mart 2024
Birleşik Kamu-İş Genel Sekreteri Özgür Aras, 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından dar gelirliler içi..
28 Mart 2024
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (ZBEÜSEM) tarafından düzenlenen Marka Ve..
28 Mart 2024
Seçime sayılı günler kala hız kesmeyen AK Parti Kdz. Ereğli Belediye Başkan Adayı İbrahim Sezer, ber..





 
Anasayfa | Sık Kullanılanlara Ekle | Yayın İlkeleri | Künye | Reklam | Facebook | Twitter | İletişim
ereglibulteni© 2012-2024 Tüm Hakları Saklıdır