10 Aralık günü dünya “DÜNYA İNSAN HAKLARI” günü olarak kutlanır. Bu nedenle biraz araştırma ve birkaç haber okudum. Savaşa karşı olduğumdan dolayı açık söylemek gerekirse insan hakları konusunda fazla hassasım. Çok güzel yazılmış söylenmiş ama uygulaması faşist ve emperyalist ülkeler tarafından hep engellenmiş uygulanmamış. Ya da işlerine geldiği gibi uygulamışlar.
İnsan hakkı çok kısa söylemek gerekirse din, dil, ırk, mezhep, renk ve cinsiyet gözetmeksizin onurlu bir şekilde yaşama hakkıdır. Zaten sanırım Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi böyle tarif ediyor. Kulağa çok hoş gelen bu cümle inanın uygulanmasını en çok isteyenlerden biriyim. Bu cümlenin açılımı aslında insanca yaşama ve onurlu bir duruş demektir. Zulüm ve insanlık dışı şiddet ve eylemlere maruz kalmadan yaşam hakkı demektir.
Kısaca şu son yıllarda dünyada gelişen insan hakları ihlallerine hem bakalım, hem de uygar dünyanın sergilediği tavrı gözden geçirelim. Hemen yanı başımızdan başlamak gerekirse Suriye’de 300 bin insan ölmüş öldürülmüş, Irak, Filistin, Myanmar, doğu Türkistan ve daha birçok yerde süre gelen bu insanın en temel hakkı olan yaşam hakkı elinden alınıyor ve katlediliyor. Uygar dünyadan tık yok.
Milyonlarca insan göçe zorlanıyor hem uygar dünyadan hem de insan hakları evrensel beyannamesinin altına imza atan hiçbir ülkeden ses çıkmıyor gerçekten garip gelmiyor mu sizlere? En temel hak olan gösteri ve protesto hakkını kullanırken bile öldürülen ve ya zindanlara atılanlara aynı uygar dünya ve BM ses çıkarmıyor.
Hatta inanç özgürlüğü temel haklardan biri iken çiğneniyor ve insanların inançlarını yaşama hakkı ellerinden alınırken maalesef uygar dünyanın sesi çıkmıyor. Bunu son örneğini Siyonist İsrail devletinin askerleri İslam’ın ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’ya postalları ile girmeleridir. Ne yazık ki uygar dünyadan yine ses yok.
Almanya’nın Hamburg’unda ABD’nin Ferguson’unda, Suriye’de Irak’ta ve daha birçok yerde kör ve sağır olan sözüm ona uygar dünya sıra Türkiye’ye gelince hemen aslan kesilen kaygı duyduğunu söyleyen bu emperyalist ve faşist sömürgeci ülkelere sormak hakkımız olsa gerek.
Ülkemizde birkaç ay önce gözaltına alınan daha sonra suçsuz oldukları anlaşılan birkaç kişinin açmış oldukları dava sonucunda bazı cemaat mensuplarının ifadeleri alınmak üzere emniyete davet edilmişlerdir. Aman Allah’ım AB Avrupa hemen insan hakları savunuculuğuna soyundular ve Türkiye’yi uyarmaya kalktılar. Bu ne çifte standart ne aymazlık bu ne ikiyüzlülük.
Dünyada meydana gelen insan hakları ihlalleri yüzünden dünyada kan ve savaş bitmiyor. Çünkü bu sömürgeci devletler kan ve göz yaşından beslenmekteler. Bizi hala hasta adam sanıyorlar oysa şimdi ne hasta adam var ne de sessiz kalacak bir yönetim var, anında cevapları veriliyor.
İnsan hakları ve demokrasiden asla taviz verilmemelidir. Ama dünyadaki gelişmeler kör ve sağır olan emperyalistlere ve faşistlere de anında cevapları verilmelidir. Nerede zulüm varsa nerede haksızlık adaletsizlik varsa karşı çıkmamız gerekir. Bu hem bizim insan oluşumuz hem de mensubu bulunduğumuz inancın gereğidir. “Zalime hasım mazluma hısım olmak gerekir” bu da insanlık onuru ile aynı değerdedir.