İşin doğrusunu söylemek gerekirse, devlet kademelerinde partizanlık eskiden de vardı bu ülkede. İktidar partisinin mensupları ile yandaşları her dem ayrıcalıklı konumdaydı. Bir hükümet değiştiğinde güç dengeleri de değişir, her iktidar kendi güç odağını üretirdi. Daha da kötüsü, iktidar partisine sırtını yaslayan sıradan biri, çalıştığı kurumun kaderine bile hükmederdi. Kamu kurumlarında, şefleri, müdürleri değiştirmesinden vazgeçtim, genel müdürlerin atanmasında bile belirleyici olurdu. TTK’deki uzun işçilik hayatımda pek çok örneğine tanık oldum bunun. Çok da komik durumlar da çıkıyordu ortaya. İktidar partisinin emrinde işçi olarak çalışan il, ilçe yöneticileri önünde ceketini ilikleyen pek çok üst düzey TTK yöneticisi tanıdım. Onlar adına üzülüyordum elbette. Ama en çok üzüldüğümse kurumdu. Yönetiminde böylesi basiretsizlerin olduğu bir yapı çökmeye mahkûmdu, zaten öyle de oldu…
İlkokul sıralarındayken elinden takdirname aldığım için çok net hatırlıyorum, tanıdığım ilk vali Nihat Oğuz Bor’du… Bor’dan Ayyıldız’a kırık yılı aşkın zaman dilimi içinde pek çok vali kaderine hükmetti bu acılı kentin, hepsi şöyle ya da böyle bir iz bırakıp gitti. Terfi edip, daha büyük kentlere vali olarak giden de oldu, kızağa alınıp resmen olmasa da fiilen emekliye sevk edilenler de… Nevzat Ayaz, Galip Demirel gibi siyasete atılıp, bakanlık da içinde daha üst düzey görevler yapan da var içlerinde. Doğrusu yaşım kemale erip, kent siyaseti üzerine düşünmeye başladığım zamanlardan beri hiçbiri ile başım barışık olmadı benim... Her biri, biri diğerinden yanlış uygulamaya imza attığı gibi, iktidar partilerince kentin geleceğini karartacak adımların atılmasına göz yumdu çünkü. Yummakla kalmadı, en büyük suç ortağı da oldu bu politikaların… Zaman zaman dengeyi tutturup hala yakın olmayı başaranlar da vardı bir parça…
AKP VALİLERİ YANDAŞLIKTA HEPSİNİN ÜSTÜNE TÜY DİKTİ MC hükümetlerinden eylül karanlığına, ANAP’lı yıllardan Anayol’lu, Anasol’lu koalisyonlara kadar pek çok dönemin tanığıyım ama “ileri demokrasi” zamanlardaki gibi bir partizanlığı hiç görmedim desem yalan söylemiş olmam. AKP gericiliğinin valileri hepsinin üstüne tüy dikti kesinlikle… Eskiden hiç değilse gizli gizli yapılırdı, yüzde elli oy başlarını döndürmüş olacak ki, bunların hiç çekinmesi de kalmadı... Anımsanacaktır, daha önceleri Iğdır Valisi Amir Ateş sonradan düzeltmek için epey çaba harcasa da, “Ben iktidarın valisiyim” diyerek ikrarda bulunmuştu açıkça… Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu çıtayı daha da ileri taşıyarak ana muhalefet partisi CHP’nin altmış yıl önce kapatılması gerektiğini söylemiş, küçük bir kıyametin kopmasına neden olmuştu ülkede. Yetmemiş olmalı ki, son kararname ile merkeze alınan Bursa Valisi Şerafettin Harput, “Takdirimi her zaman iktidardan yana kullandım” diyerek, vali dengenin hangi noktada kurulduğunu açıklayıvermiş…
Selefi Muammer Güler’in siyaset basamaklarındaki hızlı tırmanışı başını döndürmüş olacak, İstanbul Valisi Hüseyin Mutlu’nun Gezi Direnişi sırasında ‘tek adam’ın hukuksuz emirlerini yerine getirmek için sergilediği canhıraş çaba, iktidar çevrelerinin olduğu kadar bizcileyin muhaliflerin de kaçmadı gözünden. ‘Milli Şef’in “Benim polisim” tamlaması ile başladığı konuşmalarda sözünü ettiği destanlara halel gelmesini istemediği için olmalı, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna’nın, Ali İsmail Korkmaz’ın katil zanlılarından biri olarak bir polisin tutuklanmasının hemen ardından, aklımızla dalga geçer gibi, “Bunu polis yapmamıştır demiştim, o sözümün arkasındayım hâlâ.” demesini de aldık kayıt altına… Tıpkı seçim öncelerinde dağıtılan ve nedense gündemde seçim olmadığı zamanlarda bıçakla kesilir gibi duran yardım kampanyalarından birinde usulsüz dağıtım yaptığı için yedi ay hapis cezası aldığı halde hâlâ vali olarak başka illerde görev yaptırılan Tunceli Valisi Mustafa Yaman’ı unutmadığımız gibi, bunları da unutmayacağız. Aydınlık yarınlarda oluşturacağımız ibret bahçesinde bu isimlerin özel bir yeri olacak çünkü…
AYYILDIZ BAŞARISIZ İŞLERE İMZA ATTI Vali Erol Ayyıldız da görev süresini tamamlayarak ayrılıyor Zonguldak’tan… Ayyıldız, Aydın’a giderken yerine daha önce Ordu Valiliği, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanlığı ve Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapan Ali Kaban geliyor. Görev değişimi ne zaman yapılacak bilmiyorum henüz. Ama gelen valinin özgeçmişine bakınca kentsel politikalarda hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorum açıkça… AKP’ye bunca yakın bir bürokratın vali olarak atanması iktidarca biçilen deli gömleğinin halka giydirilmesi için kent yönetimince verilen sınırsız desteğin sürüp gideceğini anlatıyor ki, bu da, Zonguldak’ı çok daha zor günlerin beklediğine işaret ediyor… Yeni dönemde de küçülmeye devam edecek Zonguldak, temel sorunların çözümü için Ankara’dan gelip gidenlerin alelacele ağzına çaldığı bir parmak baldan fazlası yine olmayacak…
Giden diğer valilere yaptıkları gibi, başkaları, varsın konvoylar dolusu kalabalıklarla uğurlasın Ayyıldız’ı, ne kadar mübarek işler yaptığını anlatan kendisinin de inanmadığı yazılar alsın kaleme… Açıkça yazıyorum, Sayın Ayyıldız son derece başarısız işlere imza attı Zonguldak’ta. Görevde olduğu süre içinde, başta, Lavuar Alanı’nın içinde bulunduğu keşmekeş olmak üzere kentin temel sorunlarının çözümü için en küçük bir inisiyatif almadı. Eğitimden sağlığa, kentleşmeden trafiğe her konuda değil bir adım, bir milim bile mesafe aldırmadı kente. O geldiğinde ulaşımı en sorunlu, imarı en bozuk kentlerden biriydi Zonguldak, o giderken yine aynı… O geldiğinde ekonomi daralıyor, TTK küçülüyor, rödevanslı sahalar sorunu kanayıp duruyordu, yine aynı… İki yıl önce de aldığından fazlasını veriyordu Zonguldak, yatırım yönünden değil ikinci, onuncu sınıf kent konumundaydı, yine aynı… Sporda olduğu gibi ÖSS, LYS başarı sıralamasında da nal topluyordu, yine aynı… Bir termik cehennem olma yılında hızla ilerliyor, çevre ve yaşam kalitesi hızla düşüyordu, yine aynı…
Bu tabloya bir de yandaşlığını, toplumsal muhalefetin sesine tümden kulağını kapamasını ekleyin başarısı konusunda buyurun siz karar verin. Bana sorarsanız, Vali Ayyıldız’ı İslami referansları olan sivil toplum örgütleri dışında kamu kurumu niteliğinde görev yapan barolar ve odalar dahil hiçbir sivil toplum örgütü ile en küçük iletişim kurmayan, kendisi gibi düşünmeyenlerle empati yapmayan, kulağı iktidarın emirleri ile tekbir sesinden başka bir ses duymayan bir vali olarak anımsayacağım. Tüm bunlara bakarak da güle güle demeyeceğim… Müstehzi gülüşlerle “fare dağa küsmüş” yorumlarının yapılması pahasına da olsa kararlıyım bunda…