Siyasi partilerin aday arayışları ile yerel seçimlerin sıcağı kendisini hissettirmeye başlasa da kentimizin ana gündemini ÇATES tartışmaları oluşturuyor şu aralar. Hükümet, ÇATES’in özelleştirilmesi için takvimi çalıştırmaya başlayınca başta redevanslı saha işletmecileriyle işçi sendikaları olmak üzere kentte geniş bir kesim tepki vermeye başladı. Özellikle Maden ve Enerji Sanayici İşadamları Derneği Başkanı Ümit Velioğlu’nun yaptığı ziyaretler, yürüttüğü mekik diplomasisi, ÇATES’in her kesimce enine boyuna tartışılmasını sağladı. Velioğlu’nun “ÇATES, Zonguldak’ta kömür üretimi yapılan şirketlere devredilsin” şeklindeki özetlenebilecek bir öneriyle çalmadık kapı bırakmadı. Basından takip edebildiğim kadarıyla geniş bir destek de gördü. Sözcüğün tam anlamıyla, kendi fikri etrafında bir konsensüs oluşturdu kentte… İşçi sendikaları ile kimi sol partilerin mecalsiz seslerinden başka, GMİS dahil hiçbir çevreden ciddi bir itiraz gelmedi…
Malum, enerji günümüzün en stratejik ve en kârlı sektörü… Söylemeye gerek yok belki, dünyada halen sürüp giden savaşların da burnumuzun dibindeki Ortadoğu’nun cadı kazanına döndürülmesinin de tek nedeni emperyalist güçlerin enerji kaynaklarına sahip olabilme arzusu. Sanayi devriminden bu yana enerji kaynaklarına sahip olan, dünyanın da efendisi oluyor çünkü… Ülkemizde de ciddi bir enerji sorunu var. Sanayileşmeye koşut olarak, enerji gereksinimi sürekli artıyor… Bir de buna değişen yaşam koşullarımızın dayattığı enerji gereksinimi de eklenince talep daha da artıyor. Sözün özü, çağdaş yaşam enerjisiz olmuyor. Ülkenin enerji üretimi konusunda, aziz dostum Ekrem Murat Zaman’dan araklanmış kısa bilgiler vereyim size. Ben de ondan öğrendim ilk kez, Anadolu’da ilk elektrik santrali Tarsus’ta kurulmuş. 1902’de su değirmeni mili kullanılarak yapılan santral 60 kw gücündeymiş. İlk kurulan termik santralinse İstanbul’daki Silahtarağa santrali olduğunu yazıyor Zaman. 1914 Şubat’ında faaliyete geçen santral, İstanbul’a 1950 yılına kadar elektrik vermiş…
ÇATES EKİ’nin bir kuruluşuydu Dört milyon kilovat saat elektrik üretimi ile taşkömürü havzasının ilk ve Türkiye’nin ikinci termik santrali Kozlu’da Sarıcazadelere ait 17 ocaklarında, Türk Kömür Madenleri A.Ş. adlı İtalyan şirketi tarafından, 1924’de, maden ocaklarının enerji gereksinimini karşılamak üzere kurulmuş. Bu santral, 1928’de İş Bankası’nın sahibi olduğu Kömüriş firmasının, İncirharmanı’na, Fransız Ereğli şirketi ile ortaklaşa kurduğu ikinci santralle birlikte, uzun zaman Zonguldak ve çevresi ile maden ocaklarının elektrik gereksinimini karşılamış. Hükümetçe, Zonguldak’ta, ticari değeri olmayan, kalorisi düşük, kül oranı yüksek, miksit, şlam gibi kömürleri yakarak üretim yapan bir santral kurma kararı 1938’de alınmış. 2. Dünya Savaşı nedeniyle biraz gecikerek de olsa 1948 yılında Başbakan Hasan Saka tarafından açılan santralin kurulu gücü 64,500 kw’mış. Etibank Yönetim Kurulu 1949’da aldığı bir kararla, santrali EKİ’ye devretmiş. 1953 yılından itibarense müstakil bir işletme olarak hizmet vermeyi sürdürmüş.
Zaman içinde ilave yatırımlarla gücü 120 MW’a çıkarılan ÇATES A, kurulan iletim hattı ile yalnızca Zonguldak’a değil, başta İzmit, Sakarya ve İstanbul olmak üzere sanayinin yoğunlaştığı illere de hizmet verdikten sonra, 2X150 MW gücündeki ÇATES B’nin, 1991’de hizmete alınmasıyla devreden çıkarılmış. Halen hizmet veremeye devam eden santral, ülke elektrik gereksiniminin %1,5’luk payını karşılıyor. 2012 yılında yaklaşık olarak bir buçuk milyar kilovat saat üretim yapan ÇATES, bunun karşılığındaysa 1 milyon 250 bin ton kömür tüketmiş. Kalorifik değeri düşük, kül oranı yüksek kömür yakan tüm santraller gibi, ÇATES de, çok ciddi çevre sorunları yaratıyor. Dünyada artık tercih edilmeyen bir yakma sistemine sahip olan santral, baca gazı emisyonları ve bıraktığı başta kül olmak üzere sair atıklarla kentin tartışılamayan bir yüzü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
ÇATES Zonguldak kömüründen başkasını yakamaz ÇATES’in yakıt gereksinimi TTK tarafından karşılanıyor. Ancak üretimi yetmediği için, ÇATES, redevanslı sahalardan gelen kömürleri de alıyor. Niteliksiz kömür aldığı için de herkes için karlılık oranı son derece yüksek bir pazar yaratıyor. Özelleştirilmesinin gündeme gelmesi bu pazarın kaybolması anlamına geliyor mu bilmiyorum, ÇATES, bildiğim kadarıyla yalnızca Zonguldak kömürü yakabiliyor çünkü. Uzmanlarından öğrendiğim kadarıyla bir santralin daha planlama aşamasındayken hangi kömürü yakacağı belirleniyor ve santral yatırımı içinde en önemli maliyeti oluşturan kazan seçimi de buna göre yapılıyor. Yanılma payım olduğunu belirterek söylüyorum, ithal kömüre dayalı olarak planlanan ve en baştan yerli kömür yakmayacağı belli olan Eren Enerji’nin ani bir karar değişikliğiyle yerli kömür yakmasının mümkün olmadığı gibi, ÇATES’in de yerli kömürden başka yakıt kullanması mümkün görünmüyor. Olaylara buradan bakınca da, MESİAD’ın girişimlerini kömür satma, redevanslı sahaları ayakta tutma kaygısından daha çok, ÇATES’in yarattığı ranta sahip olma arzusu olarak yorumlamak gerekiyor.
Şimdi Zonguldaklıların önünde ciddi bir sınav var. Yıllardır kent ekonomisini ayakta tutan ÇATES’e ve TTK’ye sahip çıkmak isteyen herkes, ÇATES’in, idame yatırımlarının da yapılarak TTK’ye devredilmesi kavgasını vermelidir. EKİ’nin öz malı olan bir santralin, eski sahibine iade edilmesini istemek hiç de afakî bir şey değildir. TTK’nin ürettiği kömürü yakarak katma değer üreten bir kuruluşun yarattığı değer, yine kuruma geri dönmelidir. Bu aynı zamanda TTK’nin de zararlarının azaltılarak ayağa kaldırılması demektir. Ancak kurum bugünkü basiretsiz yöneticilerinden arındırılmalı, siyasetçilerin oyuncağı olmaktan çıkarılarak daha etkin, daha dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bugünkü yönetim yapısıyla ÇATES’i TTK’ye devretmek, onu da batırmaktan başka bir işe yaramaz. Zonguldak’ın önünde tarihsel bir fırsat vardır ve bu fırsat kaçırılmamalıdır. Bu talebi yaşama geçirmek, başta GMİS olmak üzere emek güçlerinin ortak çabasıyla pekâlâ mümkündür.
Ahmet Akgün’ün açıklamaları: Bir önceki “Sendikal rezalet” başlıklı yazımda MESİAD Başkanı Ümit Velioğlu’nun GMİS’i ziyareti sırasında Genel Başkan Eyüp Alabaş’ın, “ÇATES illâ özelleştirilecekse, yerli sanayicilere verilsin” şeklinde basında çıkan sözlerini eleştirmiş, Alabaş’ı aymazlıkla suçlamıştım. Özelleştirmeye karşı dünyada ses getiren eylemlerin sahibi GMİS’in çatısı altında, özeleştirmenin “ö”sünün bile konuşulmasını tarihine yapılmış bir ihanet olduğunu düşünüyorum çünkü. GMİS Basın Danışmanı Ahmet Akgün arayarak, genel başkanın öyle bir sözünün olmadığını, o sözlerin kendisi tarafından sehven açıklamaya konduğunu söyledi. Kendisine inanıyor, açıklamasını yayınlıyorum. Ancak yine Ümit Velioğlu’nun DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun ziyareti sırasında “ÇATES’i satın alacak bir konsorsiyum kuracağız. GMİS de vakıf aracılığıyla içinde yer alacak” sözlerine dikkat çekmek istiyorum. Alabaş’ı ÇATES konusunda tavrını ve eylem planını net bir şekilde açıklamaya çağırıyorum.