Artık onun için geceleri masa lambası altında, sevgimin renklerini taşıyan hikâyeler yazamıyorum. Özlemlerim, duygularım hala sabit. Hiçbir şey kağıt üstündeki yerini alamamıştı henüz.
Geceleri hastaneye ziyaretine gidemediğim için özlüyordum onu. Gizli bir güç beni ona çekiyordu ama gidemiyordum. Yasaktı hastanelere geceleri girişler. Kâğıtlara yazmayı deniyorum hasretlerimi; kanlı bıçak ucu oluyordu hasretimi yazan kalemler. Geceleri benden uzak kalışının nedeni vardı; Yasaktı hastanelere geceleri girişler.
Hastane duvarında asılı olan posterdeki hemşirenin parmağıyla “sus” işareti yapması korkutuyordu beni. Bu yüzdendi sevgimi ona haykıramayışım. Bakmayacağım bu sefer hastane kapısından girerken posterdeki hemşirenin parmaklarına. Girer girmez haykıracağım bütün hasretimi onun yüzüne ve ona bırakacağım sevgimin ölçüsünü bulsun diye.
Sabah erkenden iniyorum vapur iskelesine. Küçük bir çingene kızın çiçek sepetinin önünde buluyorum kendimi.
Soruyorum heyecanla;
- beyaz karanfilin var mı?
- Yok, kalmadı abey. Kırmızı karanfil vereyim.
- Hayır, beyaz karanfil istiyorum. Başka beyaz karanfil satan yer var mı?
- Yok valla, bilemem abey.
Kızıyordum karanfil sepetinin içindekilere; niye beyaz karanfil yok aranız da diye…
- çok mu lazım abey? dedi küçük çingene kız.
- Evet, evet. Beyaz karanfil olmazsa anlatamam hasretimi ona, özlemlerim, hayallerim eksik kalır.
- Anladım, anladım… az bekle hele…
Vapurun iskeleye yanaştığı anda tekrar karşımda buluyorum küçük çingene kızı.
- al abey, hadi git bekletme..
- kaç para?
- Git dedim ya abey…
Hastane önü mahşer kalabalık. Hastanenin ziyaret saatine 1 saat daha var. Şimdi geçmek bilmez bu 1 saat. Kalabalıklaşmaya başlıyor insanlar, sıraya girip bekliyorlar. Hasta bakıcı oturuyor yerine. Başlanıyor insanlar tek tek hastaneye alınmaya..
Bağırıyor hasta bakıcı;
- hastaneye yiyecek, içecek sokmak yasak..! Bana bir şey demiyor, diyemiyor. Belki hissediyor içimdeki hasreti, belki özlemimi biliyor.
- geçç… diyor bana.
Üç kat merdiven kalıyor önümde. Basamaklar bile gözükmüyor. En sevdiği karanfili götürüyorum ona. İlk kez sevgimi kimseden gizlemeye gerek duymadan.
Hasta odası. Heyecanlı. Elim hala onun elini tutar gibi… sımsıkı kapalı.
Yüzümde ona tutkun bir sevgi ışığı, yüzümde sevdama sevda katan bir gülümseme.