Feyzioğlu: Çok uluslu sermaye ulus devlet istemiyor
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Ereğli Şubesi tarafından, Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu’nun katılımıyla, ‘Cumhuriyet ve Demokrasi’ konulu konferans düzenlendi. Konferansa, Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık ve eşi Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Neriman Posbıyık, Belediye Başkan Yardımcısı Özkan Özyağcı, BEÜ Ereğli Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Azar, CHP Ereğli İlçe Başkanı Hayrettin Kartal, CHP’li İl Genel Meclisi üyeleri Kenan Gündoğdu ve Muhammet Arslan, Ereğli Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Tayyar Kartal, 24. Dönem CHP Zonguldak Milletvekili Adayı Avukat Ünal Demirtaş, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından konferansın açılış konuşmasını yapan ADD Ereğli Şube Başkanı Yaşar Torlakoğlu, geçtiğimiz günlerde ilçedeki Yalı Caddesi üzerindeki duvarlarda bulunan Atatürk posterlerine saldırıda bulunulmasını, posterlere zarar verenleri ve bu zihniyeti kınadıklarını belirtti.
“ADALET ÜLKENİN TEMELİDİR” Ardından konferansa başlayan Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu, adaletin ülkeyi temelden besleyen bir değer olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Siyaset, hiçbir şey olmamışların, olamamışların yaptığı, onların eline bırakılmış bir iş olamaz. Olursa da böyle olur. Siyasette ve ülkenin kaderine yön vermekte sizler olmalısınız. İstikbal, istiklal ve hürriyet, yalnız adaletle mümkündür. Ve adalet ancak erdemli insanların elinde gerçekleşir. Eğer erdemli insanlar adaleti yüceltmezse, geleceğimizi kaybederiz, bağımsızlığımızı kaybederiz, özgürlüğümüzü kaybederiz. İşte bu sebeple, adalet mülkün yani ülkenin temelidir. Adalet mülkün temelidir yazısını, mahkeme duvarına yazmakla olmaz. Erdemli hakim, savcı ve avukatların omzunda adaletin yükselmesi gerekir. Yükselmezse, mülk yani ülke temelsiz kalır. Ve çatır çatır çatırdar. Ülke çatırdadığında, yani mülk temelsiz kaldığında o andan sonra birbirimizin gözünü oyduğumuz, dernek yönetim kurulu üyeliklerinin, başkanlıklarının, siyasi parti temsilciliklerinin, yöneticiliklerinin beş paralık değeri kalmaz. Çünkü bütün bu makamlar, ancak o koltukları üzerine koyacağınız bir ülke varsa değerlidir. Öyleyse marifet, koltukları büyütmek değil, o koltuklardan kalkıp kendinizi büyütmektir.”
“SERMAYE, ULUS DEVLET İSTEMİYOR” Türkiye’nin Suriye politikası, terör, Anayasa değişikliği, başkanlık sistemi gibi tüm konuların özünde bir noktanın olduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, şöyle devam etti: “Bütün bunlar bir noktadan başlıyor. O da ulus devletin itibarsızlaştırılması, küçümsenmesi, ‘devri geçti’ denilmesidir. Bu işin esası, çok uluslu sermayenin girdiği az gelişmiş ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmesidir. Çok uluslu sermaye, bir az gelişmiş ülkeye girdiğinde, o ülkenin insanı emeğinin karşılığını alsın diye beklemez. Aksine, en ucuza, en kalifiye işçiyi, en güvencesiz ve en örgütsüz şekilde çalıştırmanın hesabını yapar. Çünkü adı üzerinde, çok uluslu sermayenin, ulusu yoktur. Sizden değildir. Çok uluslu sermaye, elbette gelmelidir ve yatırım yapmalıdır, fabrikalar açmalı ve iş-istihdam olanakları yaratmalıdır. Ama çok uluslu sermaye bunu ulus olma niteliğini yitirmiş bir toplumda yaparsa, o toplumu sömürebilir. Ve vahşi şekilde kar eder. İşleri bittiğinde kollarından tutulup atılan insanımız pahasına… Eğer ulus yaşar ve dik durursa, yabancı yatırım gelir ama bizim şartlarımızla gelir. İşin esası budur. Ulus devletin yok edilmesidir. Post modern dünyada ulus devlete yer yok denilmiştir.
Soğuk savaş sonrasında tek kutuplu hale gelen dünyada, ulus devlet kötülenmiştir. Ulus devlet kötülenirken, Türkiye ölçeğinde mikro ulus devletler teşvik edilmiştir. Yani mikro milliyetçilik zorlanmış, Türk milletinden birden çok millet çıkarmak için kendilerine liberal diyenler, Türkiye’yi bölgelere, bölgeleri de ayrı milletlere ayırma yarışına girmişlerdir. Sonuç olarak yine ulus devletten vazgeçilmemiş ama mevcut ulus devlet parçalanarak, mikro devletler yaratılmak istenmektedir. Bunun emperyal güçlere getirisi, Ortadoğu ve Türkiye’nin sınırlarının yeniden çizilmesidir. Kanla, mücadeleyle, İstiklal Savaşı’yla çizdiğimiz sınırların, bu defa hesap-kitapla yeniden belirlenmesidir. Bu hesap-kitabın özeti, petrol bölgelerinin kimin elinde kalacağı ve güvenliğinin nasıl sağlanacağından ibarettir.”
“TÜRKİYE’NİN YÜZÜ DİKTATÖRLERDEN YANA DÖNDÜRÜLÜYOR” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini anımsatan Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu, “Artık Sayın Başbakan’ın sözlerinden de anlaşıldığı üzere, bir ikinci kutup da çıkmak üzeredir. Siyasi iktidar bugüne kadar yaptıklarını doğrular biçimde, yüzünü diktatörlerden yana döndüğünü ve Şangay Beşlisi’ne üye olmak istediğimizi dile getirmiştir. Bu, Avrupa insan hakları ve değerler sisteminden kesin olarak vazgeçme iradesidir.” dedi. Çin örneğini vererek, Şangay Beşlisi’nin üyesi ülkelerden birisi olan Çin’de yüksek bir katma değer oluştuğunu ancak buna karşın insan hakları, işçi-emekçi sosyal güvenliği olmadığının altını çizen Feyzioğlu, Çin’de yaşayanların kölelik sayılacak ücretlerle küresel markaların üretimini yaptığına işaret etti. Türkiye’nin de yüzünün bu yöne çevrilmeye çalışıldığını anlatan Feyzioğlu, Ortadoğu’da yaşanan kavganın sebebinin de petrol kaynaklarının ele geçirilmesi olduğunu söyledi.
02 Şubat 2013 18:24
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Ereğli Şubesi tarafından, Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu’nun katılımıyla, ‘Cumhuriyet ve Demokrasi’ konulu konferans düzenlendi. Konferansa, Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık ve eşi Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Neriman Posbıyık, Belediye Başkan Yardımcısı Özkan Özyağcı, BEÜ Ereğli Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Azar, CHP Ereğli İlçe Başkanı Hayrettin Kartal, CHP’li İl Genel Meclisi üyeleri Kenan Gündoğdu ve Muhammet Arslan, Ereğli Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Tayyar Kartal, 24. Dönem CHP Zonguldak Milletvekili Adayı Avukat Ünal Demirtaş, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından konferansın açılış konuşmasını yapan ADD Ereğli Şube Başkanı Yaşar Torlakoğlu, geçtiğimiz günlerde ilçedeki Yalı Caddesi üzerindeki duvarlarda bulunan Atatürk posterlerine saldırıda bulunulmasını, posterlere zarar verenleri ve bu zihniyeti kınadıklarını belirtti.
“ADALET ÜLKENİN TEMELİDİR” Ardından konferansa başlayan Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu, adaletin ülkeyi temelden besleyen bir değer olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Siyaset, hiçbir şey olmamışların, olamamışların yaptığı, onların eline bırakılmış bir iş olamaz. Olursa da böyle olur. Siyasette ve ülkenin kaderine yön vermekte sizler olmalısınız. İstikbal, istiklal ve hürriyet, yalnız adaletle mümkündür. Ve adalet ancak erdemli insanların elinde gerçekleşir. Eğer erdemli insanlar adaleti yüceltmezse, geleceğimizi kaybederiz, bağımsızlığımızı kaybederiz, özgürlüğümüzü kaybederiz. İşte bu sebeple, adalet mülkün yani ülkenin temelidir. Adalet mülkün temelidir yazısını, mahkeme duvarına yazmakla olmaz. Erdemli hakim, savcı ve avukatların omzunda adaletin yükselmesi gerekir. Yükselmezse, mülk yani ülke temelsiz kalır. Ve çatır çatır çatırdar. Ülke çatırdadığında, yani mülk temelsiz kaldığında o andan sonra birbirimizin gözünü oyduğumuz, dernek yönetim kurulu üyeliklerinin, başkanlıklarının, siyasi parti temsilciliklerinin, yöneticiliklerinin beş paralık değeri kalmaz. Çünkü bütün bu makamlar, ancak o koltukları üzerine koyacağınız bir ülke varsa değerlidir. Öyleyse marifet, koltukları büyütmek değil, o koltuklardan kalkıp kendinizi büyütmektir.”
“SERMAYE, ULUS DEVLET İSTEMİYOR” Türkiye’nin Suriye politikası, terör, Anayasa değişikliği, başkanlık sistemi gibi tüm konuların özünde bir noktanın olduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, şöyle devam etti: “Bütün bunlar bir noktadan başlıyor. O da ulus devletin itibarsızlaştırılması, küçümsenmesi, ‘devri geçti’ denilmesidir. Bu işin esası, çok uluslu sermayenin girdiği az gelişmiş ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmesidir. Çok uluslu sermaye, bir az gelişmiş ülkeye girdiğinde, o ülkenin insanı emeğinin karşılığını alsın diye beklemez. Aksine, en ucuza, en kalifiye işçiyi, en güvencesiz ve en örgütsüz şekilde çalıştırmanın hesabını yapar. Çünkü adı üzerinde, çok uluslu sermayenin, ulusu yoktur. Sizden değildir. Çok uluslu sermaye, elbette gelmelidir ve yatırım yapmalıdır, fabrikalar açmalı ve iş-istihdam olanakları yaratmalıdır. Ama çok uluslu sermaye bunu ulus olma niteliğini yitirmiş bir toplumda yaparsa, o toplumu sömürebilir. Ve vahşi şekilde kar eder. İşleri bittiğinde kollarından tutulup atılan insanımız pahasına… Eğer ulus yaşar ve dik durursa, yabancı yatırım gelir ama bizim şartlarımızla gelir. İşin esası budur. Ulus devletin yok edilmesidir. Post modern dünyada ulus devlete yer yok denilmiştir.
Soğuk savaş sonrasında tek kutuplu hale gelen dünyada, ulus devlet kötülenmiştir. Ulus devlet kötülenirken, Türkiye ölçeğinde mikro ulus devletler teşvik edilmiştir. Yani mikro milliyetçilik zorlanmış, Türk milletinden birden çok millet çıkarmak için kendilerine liberal diyenler, Türkiye’yi bölgelere, bölgeleri de ayrı milletlere ayırma yarışına girmişlerdir. Sonuç olarak yine ulus devletten vazgeçilmemiş ama mevcut ulus devlet parçalanarak, mikro devletler yaratılmak istenmektedir. Bunun emperyal güçlere getirisi, Ortadoğu ve Türkiye’nin sınırlarının yeniden çizilmesidir. Kanla, mücadeleyle, İstiklal Savaşı’yla çizdiğimiz sınırların, bu defa hesap-kitapla yeniden belirlenmesidir. Bu hesap-kitabın özeti, petrol bölgelerinin kimin elinde kalacağı ve güvenliğinin nasıl sağlanacağından ibarettir.”
“TÜRKİYE’NİN YÜZÜ DİKTATÖRLERDEN YANA DÖNDÜRÜLÜYOR” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini anımsatan Ankara Barosu Başkanı Avukat Metin Feyzioğlu, “Artık Sayın Başbakan’ın sözlerinden de anlaşıldığı üzere, bir ikinci kutup da çıkmak üzeredir. Siyasi iktidar bugüne kadar yaptıklarını doğrular biçimde, yüzünü diktatörlerden yana döndüğünü ve Şangay Beşlisi’ne üye olmak istediğimizi dile getirmiştir. Bu, Avrupa insan hakları ve değerler sisteminden kesin olarak vazgeçme iradesidir.” dedi. Çin örneğini vererek, Şangay Beşlisi’nin üyesi ülkelerden birisi olan Çin’de yüksek bir katma değer oluştuğunu ancak buna karşın insan hakları, işçi-emekçi sosyal güvenliği olmadığının altını çizen Feyzioğlu, Çin’de yaşayanların kölelik sayılacak ücretlerle küresel markaların üretimini yaptığına işaret etti. Türkiye’nin de yüzünün bu yöne çevrilmeye çalışıldığını anlatan Feyzioğlu, Ortadoğu’da yaşanan kavganın sebebinin de petrol kaynaklarının ele geçirilmesi olduğunu söyledi.