Toptan, partisinin Ereğli İlçe Teşkilatı’nı ziyaretinde basın mensuplarının ‘Taksim Gezi Parkı’ndan başlayarak tüm yurda yayılan protesto gösterileri’ni sormaları üzerine, şunları kaydetti: “90’lı yıllardan sonra dünyada yükselen yeni değerleri gördük. Bunların içerisinde daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok din ve vicdan özgürlüğü çok öne çıktı. Ama bunlarla birlikte başka kavramlar da çok gelişti. Bunlardan bir tanesi sivil itaatsizliktir. Sivil itaatsizlik, kanuni normlara aykırılık teşkil etmesine karşılık kamu vicdanı ve evrensel hukuk karşısında haklı görülebilen eylem türüne verilen isimdir. Türkiye bunu yaşadı. İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nin önünde, aylarca, hatta bir-iki yıl, Cumartesi Anneleri eylemine şahitlik yaptık. Polis orada toplanan annelere hiç müdahale de etmedi. Hâlbuki yaptıkları iş toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına aykırılık teşkil ediyordu. Sonradan da kayboldu gitti.
Bana göre, olaya biraz o çerçeveden bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Şimdi burada polislerimizin davranışlarının abartıldığı, aşırıya kaçtığı itirazları var. Bunlara ben de katılıyorum. Ama polislerin de çok zor şartlar altında görev yaptığı, onların da insan olduğu gerçeğini unutmamamız lazım. Toplum olarak, çok dikkatli olmamız gerekiyor. Ben, olayların başlangıcında oraya, eyleme sivil itaatsizlik boyutuyla bakılsaydı, işin bu noktalara gelmeyecek olduğunu düşünüyorum. O nedenle Sayın Bülent Arınç’ın yaptığı değerlendirmeye ben de katılıyorum. Böyle bir eylem başladıysa ve eylem çevrecilik adına yapılıyorsa, ‘Bu ağaçlara dokunulmasın’ adına yapılıyorsa, buna biraz sempatiyle yaklaşılabilseydi, eylem boyut kazanmayacaktı. Ama şimdi geldiğimiz noktayı çok iyi düşünmemiz lazım. Öğrencileri, özellikle ortaokul ve lise öğrencilerini de, bu sürecin içine katarsak, sokağa dökersek bunun yaratabileceği toplumsal travmayı kolay kolay kaldıramayız diye endişe ederim. O bakımdan herkesin, sivil toplum önderlerinin, annelerin-babaların çok dikkatli hareket etmesi lazım. Hükümetin de süreci soğutacak, yumuşatacak söz ve eylemler içinde olması lazım. Yani her taraftan sağduyulu bir çıkış bekliyoruz. Herkese Türkiye’nin geleceğini zora sokacak, Türkiye’yi kaotik bir ortama sürükleyecek söz ve davranışlardan kaçınmaları gerektiğini altını çizerek söylüyoruz.”
03 Haziran 2013 19:27
Toptan, partisinin Ereğli İlçe Teşkilatı’nı ziyaretinde basın mensuplarının ‘Taksim Gezi Parkı’ndan başlayarak tüm yurda yayılan protesto gösterileri’ni sormaları üzerine, şunları kaydetti: “90’lı yıllardan sonra dünyada yükselen yeni değerleri gördük. Bunların içerisinde daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok din ve vicdan özgürlüğü çok öne çıktı. Ama bunlarla birlikte başka kavramlar da çok gelişti. Bunlardan bir tanesi sivil itaatsizliktir. Sivil itaatsizlik, kanuni normlara aykırılık teşkil etmesine karşılık kamu vicdanı ve evrensel hukuk karşısında haklı görülebilen eylem türüne verilen isimdir. Türkiye bunu yaşadı. İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nin önünde, aylarca, hatta bir-iki yıl, Cumartesi Anneleri eylemine şahitlik yaptık. Polis orada toplanan annelere hiç müdahale de etmedi. Hâlbuki yaptıkları iş toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına aykırılık teşkil ediyordu. Sonradan da kayboldu gitti.
Bana göre, olaya biraz o çerçeveden bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Şimdi burada polislerimizin davranışlarının abartıldığı, aşırıya kaçtığı itirazları var. Bunlara ben de katılıyorum. Ama polislerin de çok zor şartlar altında görev yaptığı, onların da insan olduğu gerçeğini unutmamamız lazım. Toplum olarak, çok dikkatli olmamız gerekiyor. Ben, olayların başlangıcında oraya, eyleme sivil itaatsizlik boyutuyla bakılsaydı, işin bu noktalara gelmeyecek olduğunu düşünüyorum. O nedenle Sayın Bülent Arınç’ın yaptığı değerlendirmeye ben de katılıyorum. Böyle bir eylem başladıysa ve eylem çevrecilik adına yapılıyorsa, ‘Bu ağaçlara dokunulmasın’ adına yapılıyorsa, buna biraz sempatiyle yaklaşılabilseydi, eylem boyut kazanmayacaktı. Ama şimdi geldiğimiz noktayı çok iyi düşünmemiz lazım. Öğrencileri, özellikle ortaokul ve lise öğrencilerini de, bu sürecin içine katarsak, sokağa dökersek bunun yaratabileceği toplumsal travmayı kolay kolay kaldıramayız diye endişe ederim. O bakımdan herkesin, sivil toplum önderlerinin, annelerin-babaların çok dikkatli hareket etmesi lazım. Hükümetin de süreci soğutacak, yumuşatacak söz ve eylemler içinde olması lazım. Yani her taraftan sağduyulu bir çıkış bekliyoruz. Herkese Türkiye’nin geleceğini zora sokacak, Türkiye’yi kaotik bir ortama sürükleyecek söz ve davranışlardan kaçınmaları gerektiğini altını çizerek söylüyoruz.”