Ertürk: Millici ve ulusalcı bir hareket olan Anadolu Partisi, halkın sesi olacak
Cumhuriyet Halk Partisi’nden neden istifa ettiğini, Milli Merkez’le neden olmadığını ve Anadolu Partisi’nin kurucuları arasında yer almasına giden süreci anlatan Ertürk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin ‘hain’ olduğu iddiasında bulunurken, partinin geldiği noktanın bölücü bir çizgi olduğunu savundu. Ertürk, kurucuları arasında yer aldığı Anadolu Partisi’ne TBMM içinden katılımların olacağını anlatırken, yasal gereklilik olan örgütlenme noktasını aştıklarını ve 2015’te gerçekleştirilecek Genel Seçimler’e katılacaklarını açıkladı. Anadolu Partisi MKYK Üyesi, E. Amiral Türker Ertürk’ün, EreğliBülteni’nin sorularına verdiği yanıtlarını içeren söyleşisini sunuyoruz…
. Bir asker olarak uzun yıllar görev yapmanızın ardından, siyasete girmiş ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni tercih etmiştiniz. Ne oldu? CHP’den umudunuzu kestiğiniz için mi ayrıldınız? Biliyorsunuz ben istifa eder etmez hemen CHP’ye katıldım çünkü inanıyordum ki, ülkemizde kötüye giden bu süreçte artık hukuken mücadele edebilmenin önü kesilmişti. Yapılabilecek mücadele siyasi olmalıydı. Tabii, siyasi olunca bir örgütün gerekliliği hemen hissediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ne katıldım. Gerçi bana başka teklifler de vardı ama ben Cumhuriyet Halk Partisi’ni seçtim. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin kurucu partisiydi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk Genel Başkanı Atatürk idi. Cumhuriyetin kurucu ideolojisine yürekten inanıyordum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı oku, bir yerde Cumhuriyetin kurucu ideolojisinin özetlenmiş şekliydi. Bu tür gerekçelerle Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyasete atıldım. Dört yıldır mücadele ediyorum. Çünkü inanıyorum ki Türkiye hızla bölünmeye, parçalanmaya ve iç savaşa doğru ilerliyor ve Ortaçağ karanlığına doğru sürükleniyor.
Dört yıl mücadele ettim, hala da edeceğim. Bu konuda benim nefesim asla kesilmez. Bu dört yıl içinde 55 bin kilometre yaptım, 212 konferans verdim. Sayısız televizyon ve radyo programlarına katıldım. Hatta şöyle diyorum; ben mücadele etmiyorum, bu süreci durdurabilmek için savaşıyorum. Tabii ki bunun için tek başına yeterli değilim. Ama bu süreci durdurabilecek mücadelede elimi taşın altına soktum ve sonuna kadar, ölünceye kadar da elimi bu taşın altından çekmeyeceğim. Ama bu süre içinde Cumhuriyet Halk Partisi’nde çok şey oldu. Ne yazık ki bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin başında, operasyonla Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına getirilmiş Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları vardır. Bugün itibariyle geldikleri yer HDP ile aynıdır. Yani bölücü çizgidedirler. Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine ihanet etmişlerdir. Rant peşinde koşmaktadırlar. Ve bugün cemaatin savunuculuğunu yapmaktadırlar. Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ile barışık olmayan insanları partide istihdam etmektedirler. Bölücüler, CIA’e ajanlık yapanlar, TR705’ler, Atatürk’e ‘kefere Kemal’ diyenler, mikro milliyetçilik yapanlar… Hangi birini söylesem ki size? Bazıları bana ‘Çok ağır konuşmuyor musun’ diyorlar. Diyorum ki, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi haindir. Hain suçlaması yapmak tabii ki çok kolay. Ama ben arkasını dolduruyorum. Bunlar Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı okuna, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkelerine, ideolojisine ihanet etmişler. Cumhuriyetimize ihanet etmişler. Bakın Kemal Kılıçdaroğlu, “Ülkede laiklik tehlikededir, tehdit altındadır diyemem” diyor. Ama bugün ülkemiz resmen Ortaçağ karanlığına doğru sürükleniyor. Eğitimin ne hale getirildiğini görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu kadroları, kendilerine YCHP diyorlar. İçlerinden adını vermek istemediğim bazıları “Ben Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi değilim” diyor. Hangi birini söylesem?
Dört yıl mücadele ederek buraya geldim. O partide milletvekili aday adaylığı yaptım, Kurultay’da mücadele etmeye çalıştım. İl Başkanlığına adaylık sürecini yaşadım, yarıştım. Çok az bir farkla kaybettim. Ama artık o partide artık bir şey yapılamayacağını gördüm. Bazıları “Niçin Atatürk’ün partisini terk ediyorsun, orada mücadele etseydin” diyorlar. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa etmedim, asla da etmem. Cumhuriyet Halk Partisi’ne, onun kurucu ilkelerine laf söyleyen karşısında beni bulur. Ben YCHP’den, operasyonel olarak yönetim kademesi değiştirilmiş, ülkesine yabancılaştırılmış, bölücülerle aynı çizgiye gelmiş bir partiden istifa ettim. Onun için, Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa etmem, altı oku terk etmem diye bir şey söz konusu değildir. O nedenle halkın beni anlayacağını umuyorum.
. Peki, Milli Merkez beklenen birleşme, güç ve etkiye ulaşamadı mı? Biliyorsunuz, Milli Merkez daha önce Milli Anayasa Forumları’ydı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Anayasa forumları yapıldı. Çünkü hazırlanan, geçirilmek istenen Anayasa, bölücü bir Anayasa’ydı. Bu Anayasa kabul edilemezdi. Ama muhalefet partileri bunun için yeterince direnç göstermiyorlardı. Meclis’te bunun için yeterince direnç yoktu. O zaman, bu ihtiyaçtan doğdu. Halk bu işe dur demek için öncüler örgütlendi. Ülkenin çeşitli yerlerinde Anayasa Forumları yapıldı. Hazırlanmakta olan Anayasa’nın ne olduğu anlatıldı ve bu konuda çok büyük destek alındı. Biliyorsunuz ki, en sonunda Anayasa hazırlama masasından ilk AKP kalktı. Niye? Anayasa Forumları’nın ciddi mücadelesi nedeniyle. Milli Anayasa Forumları çok ciddi başarı göstermiştir. Ben de o forumda en fazla konferans ve panellere giden isimlerinden birisi olarak, bu başarıda ufak da olsa benim de bir katkım var. Daha sonra Milli Anayasa Forumları, Milli Merkez’e dönüştü. Çünkü ülkemizde artık yalnızca kötüye giden süreç Anayasa süreci değil, ülkenin bir sürü sorunu var dedik. Bu sorunlara yanıt verebilmek için, tüm sorunlarla ilgilenen bir merkez kuralım ve bunun adı Milli Merkez’e döndü. Ama bu tartışmalar olurken yeni bir siyasi harekete dönme isteği vardı. Bunun en hararetli savunucularından biri de bendim. Çünkü ülkede durum kötüye gidiyor, muhalefet partileri yeterince mücadele etmiyorlar. Özellikle anamuhalefet partisi ele geçirilmiş durumda. Başında özel bir görevli var. Bunu yaşayarak, örnekleriyle gördük.
Yeni bir siyasi harekete ihtiyaç olduğunu söylüyordum. Ama Milli Merkez’de benim gibi düşünmeyen insanlar vardı. 2013 Haziran’ında İzmir’deki bir toplantıda bunu dile getirerek, Milli Merkez’in bir siyasi harekete dönüşmesi ile bir düşünce platformu olarak kalması yönündeki iki ayrı görüşü halka anlattım ve o gün halktan benim düşünceme büyük destek geldi. Bir buçuk yıldır bunu savunuyorum, bu ihtiyacı ortaya koyuyorum, halkın desteğini alıyorum ama bugüne doğru geliyoruz; bir türlü kurulamıyor. Yani bir oyalama taktiğiyle, bir ötelemeyle, bu Yerel Seçimler geçsin, bu Cumhurbaşkanlığı Seçimleri geçsin. Bakın bugün yumurta kapıya geldi. Haziran ayında seçimler var. Diyoruz ki, bu AKP ile olmaz. Bunlar emperyal bir planın parçası. Bu anamuhalefet partisiyle de olmaz. Niçin? Çünkü ona da bir emperyal operasyon yapıldı. Peki yeni bir siyasi harekete ihtiyacımız varsa, yeni bir alternatifi ortaya koyup halkta bir umut yaratmamız lazım. Bu umudu yaratamazsak halk küskün olarak sandığa gitmeyecek. Bunu yakın zamanda yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde gördük. 55 milyon seçmenin dörtte biri sandığa gitmedi. 5,5 milyon oy, alternatifsizliğe, Ekmeleddin İhsanoğlu’na tepki koydu ve sandığa gitmedi.
Milli Merkez’le öyle bir noktaya geldik ki, yumurta kapıya geldi hala ortada bir şey yok. İşte bunun için ben Sayın Emine Ülker Tarhan’ın bana yaptığı teklifi kabul ettim. Yeni bir siyasi harekete halkımızın ihtiyacı olduğunu gördüm ve bu hareketin içine girdim. Bu dönemde bir kadının liderliği altında mücadele etmenin de önemli olduğunu düşündüm, bunu önemsedim. Sayın Tarhan’ın teklifini kabul ettim ve bugün Anadolu Partisi’ndeyim. Bu süreci durdurabilecek mücadelenin içindeyim. Umarım başarırız. Şu ana kadar izlenimim de, halkın desteğinin çok fazla olduğudur. Hatta en son SONAR’ın yaptığı kamuoyu yoklamasında yüzde 8. Bu sonucu alan parti, daha o an itibariyle Kurultayını bile yapmamıştı. Şöyle söyleyeyim; Anadolu Partisi halkın umudu olacaktır. Meclis’e girecektir. Bu mücadelede ön safta yerini alacaktır. Ben de Anadolu Partisi’nin bir neferi olarak bu mücadelede sonuna kadar varım.
. 8 Kasım’da yapılan bir toplantıda, Milli Merkez’in partileşme kararı aldığı ifade ediliyor. Böyle bir toplantı oldu mu ve karar alındı mı? Böyle bir toplantı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde oldu. Sayın Necla Arat’ın başkanı olduğu Kadın Araştırmaları Derneği, Emine Ülker Tarhan’ı bir konferans, yemek daveti için çağırmışlardı. Orada kendisi konuşma yaptı. Yemek bittikten sonra Milli Merkez’in bazı üyeleriyle Sayın Emine Ülker Tarhan ve Süheyl Batum ile birlikte bir toplantı yapıldı. Haluk Dural, Aslan Bulut, ben, Ümit Bey, Bilge Hanım da toplantıdaydık. Orada aynı zamanda Milli Merkez’in sekreteri olan Haluk Bey yeni bir siyasi hareket ihtiyacını ortaya koydu. ‘Milli Merkez olarak partileşmek istiyoruz, bunun için de bir parti ile anlaştık’ dedi. Hatta partinin adını da orada, Alternatif Parti diye söyledi. ‘Bize katılın, hep beraber bir hareket yapalım’ dedi. Emine Hanım orada pek yorum yapmadı. Süheyl Bey ise bazı eleştirilerde bulundu.
. Bu 8 Kasım’a kadar gelen süreçte zaten Milli Merkez yeterince geç kalmıştı düşüncesinde misiniz? Partileşmenin gereğini söylüyoruz ama bir türlü olmuyor. Bir oyalamaydı bu. 2,5 yıldır söylüyorum ve 1,5 yıl önce de İzmir’deki toplantıda açıkça deklare ettiğimde halkın desteğini de almışım. Bugüne kadar neredeydi? (8 Kasım’daki) Toplantıda lider konusunda adı geçen bazı isimlerin halkta karşılığı olmadığı yönünde görüşler dile getirildi. Ve Emine Hanım sadece dinledi, konuşulanları değerlendireceğini söyledi. İki gün sonrasında da Sayın Emine Ülker Tarhan partileşme konusunda bir mesafe kat ettiğini, beni de bu çalışmanın içinde görmek istediğini söyledi. Ben de artık Milli Merkez’in partileşebilme ümidinin kaybolduğunu ve artık zaman baskısının bu işe engel olacağını düşündüğümden, durumun başka bir tarafa doğru da evrilebildiği şüphesi taşıdığımdan Emine Ülker Tarhan’ın teklifini kabul ettim.
. CHP’den istifa eden Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ile birlikte Anadolu Partisi’nin kurucuları arasında yer aldınız. Anadolu Partisi’ni, CHP’den ya da diğer partilerden farklı kılan ne olacak? Bugün Türkiye’de durum çok kötüye gidiyor. Bu durumu durdurabilmek için geniş kapsamlı bir siyasi harekete ihtiyaç var. Artık günümüzde mücadele sağ-sol, sınıf bazında değil; millici-gayrimillici safında gerçekleşebileceğini ifade etmiştim. Hatta emperyalizme karşı mücadele verebilmek için sadece solda yapılacak örgütlenmenin başarısız olacağını, halkın büyük bir kesimini kucaklayamayacağını hep ifade etmiştim. Hep istiyordum ki, millici olan, bu toprakların gözüyle sorunlara bakan, milliyetçi, ulusalcı, Atatürkçü, bu gidişe dur diyecek bütün kesimleri, sağda-solda, merkezde, herkesi kucaklayacak bir harekete ihtiyaç olduğuna inanıyordum. Ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin YCHP haline getirilmiş olması, yalan-yanlış söylemleri, Diyarbakır’da farklı İstanbul’da farklı oportünist söylemleri artık halkta bir güven bunalımına neden olmuştu. Ve artık halkın gözünde Cumhuriyet Halk Partisi’nin marka değerini, Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları aşındırmıştı. Onun için yeni bir siyasi hareket, merkezi, Atatürkçüleri, sağı, solu kucaklayan, bu gidişe dur diyecek, antiemperyalist, bağımsızlıkçı bir hareket olmalıydı. Ben de onun için Anadolu Partisi’ne katıldım. Emine Ülker Tarhan’ın bu harekete liderlik yapmasının doğru bir şey olduğuna da inanıyorum.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’yle ya da YCHP ile aramızdaki en büyük fark şu; YCHP haline gelen eski Cumhuriyet Halk Partimizin marka değeri aşınmıştır. Halkta güven bunalımına neden olmuştur. Bu hareket yenidir, bu hareket içinde gençler vardır. Bakın Cumhuriyet Halk Partisine. İstanbul’a İl Başkanı kimi getiriyorlar? Bilmiyorum kaç yaşında Murat Karayalçın ama sanıyorum 70’li yaşlarında… Siz genç bir insansınız, gençlerin ruhunu biliyorsunuz. Gezi’yi biliyorsunuz. O gençlerin ruhunda bir kıpırdanma yaratabilir mi? Asla. Bizim partimizde halk var. Bizim partimizde, geçmişin naftalinlerinin arasından çıkarılmış siyasetçilerimiz yok. Biz tabii ki birikime, tecrübeye inanıyoruz; onların da partimizde görev yapmasını istiyoruz. Ama bizim vitrinimizde naftalinliler yok, genç insanlar var, geçmişi temiz insanlar var. Tabii ki kitle partisi olurken ister istemez içinize yanlış insanlar da girebilir ama biz iyi niyetliyiz. O yanlışları da zaman içinde partimizin dışına atmasını da biliriz.
. Özellikle CHP içerisindeki ulusalcı olarak nitelendirilen isimlerin, partilerinin sağa kaydığı yönünde bazı rahatsızlıkları ve eleştirileri olduğunu biliyoruz. Sayın Tarhan da ulusalcı olarak nitelendirilen isimlerden biriydi. Fakat şimdi Anadolu Partisi’nin saflarına da merkez sağdan isimlerin katıldığını görüyoruz. Bu çelişki için ne diyeceksiniz? Ben bunu çelişki olarak görmüyorum. Sağ ile bizim sorunumuz yok. Bizim gayrimillilikle sorunumuz var. Yani Cumhuriyet Halk Partisi sağa kaymadı, Cumhuriyet Halk Partisi gayrimilli oldu. Bugün gayrimilli olanlar sadece sağdakiler değil ki. Bugün solda da olup gayrimilli olabilirsiniz. Solda da olup milli olabilirsiniz, ulusalcı olabilirsiniz. Sağda olup ulusalcı ve milliyetçi olabilirsiniz. Onun için bizim sağcı-solcu, merkezci böyle bir ayrımımız yok. Biz milli olan, ulusalcı olan, Atatürk’te birleşen, bu gidişe dur demek isteyen, antiemperyalist olan, cemaatlerle işi olmayan insanlara yola çıktık. O nedenle bunu çelişki olarak görmüyorum. Eğer siz milliyetçiyseniz, siz ulusalcıysanız, siz ‘bu gidiş iyi bir gidiş değildir, yanlıştır’ diyorsanız; sağcı da olsanız, solcu da olsanız, merkezde de olsanız size biz kucak açıyoruz. Hatta kurucularımız arasında başörtülümüz var. Biz başörtülümüze ve dindarımıza da karşı değiliz. Biz dini bir rant, bir ticaret unsuru olarak görenlere karşıyız. İlahi mesajı doğru anlamış, Atatürk’ün ilahi mesajı doğru anlayan bir aydınlanma fikri var ya, onları da kucaklayan, onlarla beraber antiemperyalist mücadele vermeye çalışan bir hareketin temsilcileriyiz.
. Meclis içerisinde, partinize davette bulunulan, katılması gündemde olan isimler var mıdır? Var. Ama şimdi bunları söylersem yanlış olur. Çünkü onların adına bir söylem geliştirmiş olurum. Seçimlere doğru, özellikle bu örgüt konusunda 7 Aralık son tarihti bunu da başarıyla geçtik. Örgütlenmemiz hızla Türkiye sathına yayılıyor. Güneydoğu’nun illerinde de varız. Güçlendikçe, yelkenlerimiz rüzgarla doldukça herkes bize katılacak. Göreceksiniz, Meclis’ten de, milletvekillerinden de katılımlar hızla olacaktır. Ve halkın umudu olarak bu kötüye giden süreci düzeltebileceğimize inanıyorum. Bizim herhangi bir ismin aklını çelmek gibi bir gayemiz yok. İşte biz buyuz, millici bir hareketiz, ulusalcı bir hareketiz. Tavır ve hareketlerimiz, tüzüğümüz budur.
. Birgül Ayman Güler, Süheyl Batum gibi isimleri duyuyoruz… Ben Süheyl Batum ya da Birgül Hanım için konuşmaya yetkili değilim. Ama emin olun bu partiye katılımlar çok olacak. Bir de her şeyden önce, isimlerin katılımı değil; halkın katılımı önemli, halkın teveccühü önemlidir. Bakın bugün medyada bizi görmezden gelmeye çalışanlar var. Hadi vazgeçtik merkez medyayı, bizim tarafta olduğunu iddia eden medya da bizi yok saymaya çalışıyor. Kimi kıskanırsınız, kimi karalamaya çalışırsınız? Başarılıyı değil mi? Bakın daha dün bir bugün iki kamuoyu yoklamalarında yüzde 8.
. Rahatsızlık duyuyorlar diyorsunuz… Evet rahatsızlık duyuyorlar. Çünkü diyorlar ki ‘Buraya biz tezgah açmıştık, bunlar nereden çıktı.’ Olay budur.
. Partiniz 2015’teki Genel Seçimlere katılacak mı? Örgütlenme çalışmalarınız nasıl gidiyor? İllerdeki yapılanmamız hızla devam ediyor. Şu anda yasal zorunluluk olan 41 il ve 3’te 1 ilçe sınırını geçmiş durumdayız. Buradan halkımıza müjdeyi verebiliriz ki, Anadolu Partisi 2015 Genel Seçimleri’ne katılacaktır. Hiç şüphemiz yok. Ama biz hızla örgütlerimizi ikmal etmeye çalışıyoruz. Zaman baskısı nedeniyle halkımızda, bazı yurttaşlarımızda, ‘Benim bulunduğum ilde-ilçede örgütünüz yok, durum ne olacak’ gibi düşünceler olabilir. Halkın desteğini arkanıza almak esastır. Hatırlayın Ecevit’in ikinci iktidarının öncesinde, o zaman da Ecevit’i yok saymaya çalışan çevreler vardı. Hatta bazı illerde ve ilçelerde Ecevit’in partisi DSP, örgüt bile kurmamıştı, kuramamıştı. Ama seçimlerde oralardan birinci parti çıktı biliyor musunuz? Yani bazen, bir ilde ya da ilçede örgütünüz olmasa bile, eğer halkta o umudu yaratırsanız oradan birinci parti çıkmanız mümkün. Anadolu Partisi’nin baraj sorunu yoktur. Anadolu Partisi Meclis’te yerini alacak ve halkın sesi olacaktır. Herkesi; sağcısını, solcusunu, merkezdekini, Atatürkçüsünü, millicisini, ulusalcısını, ilahi mesajı doğru anlamış dindarını kucaklamaktadır.
. Cumhuriyet Halk Partisi eski MYK Üyesi Savcı Sayan’ın Anadolu Partisi ile ilgili bazı söylemleri oldu geçtiğimiz günlerde. Diyor ki, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyları aşağıya çekilecek, bu nedenle Kılıçdaroğlu gidecek ve yeni Genel Başkan da Cumhuriyet Halk Partisi’yle Anadolu Partisi’ni birleştirecek…” Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da YCHP’nin oylarının düşeceği kesin. En son kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 17. Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy oranı düşüyor. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olsanız, sürdürdüğünüz politikalarla oy oranınız istikrarlı bir şekilde düşüyorsa ne yaparsınız? ‘Yanlış yoldayım, rota değişikliği yapayım’ dersiniz değil mi? Peki bunlar yanlış yolda olduklarını gördükleri halde ve bunun getirisi olarak oy oranı devamlı düştüğü halde aynı rotada ısrar ediyorlarsa, bunun anlamı nedir? Özel görevliler. Anadolu Partisi birçok şey yapacak, bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi’nin aslına rücu etmesine neden olacak. Cumhuriyet Halk Partisi’ne gerçekten Atatürkçülerin egemen olmasını sağlayacak bir faaliyet olarak da düşünebilirsiniz. Partiler ülkeye hizmet için bir araçtır. Amaç asla değildir. Politikalarımızla, ülkemize hizmet için kimlerle bir araya gelebilirsek, onlarla bir araya gelebiliriz. Bu konuda hiçbir sorun, önyargı yoktur. Bağımsız Cumhuriyetten, tam bağımsızlıktan, antiemperyalizmden, altı oktan, Atatürkçülükten, Cumhuriyetin kurucu ideolojisine saygıdan, üniter yapıdan, laik eğitim sisteminden yana olan herkesle ama herkesle birleşiriz. Bu konuda hiçbir beis görmüyorum.
. Son günlerin en çok konuşulan konularından birisi de, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki cemaat yapılanmasına yönelik soruşturma. Cemaatin en güçlü olduğu kurumun Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu söyleniyor. Siz uzun yıllar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üst kademede görev yaptınız. TSK’daki cemaat yapılanması konusunda tanıklıklarınız nelerdir, neler söyleyebilirsiniz? Cemaatin yargıda, poliste nasıl yapılandığını, nasıl uzantılarının olduğunu biliyoruz. Ama cemaatin en önemli hedeflerinden birisinin Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu geçmişten beri biliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yapılanmaya çalışıyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özellikle askeri okullarına, askeri liselerine ve harp okullarına öğrenci sokmaya çalışıyor. Bu herkesin malumu. Ama şöyle söyleyeyim; yargıyla, polisle kıyaslanmayacak ölçüde Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yapılanması aşağılarda, zayıf durumda. Zaten özellikle Deniz Kuvvetlerine saldırıların en üst düzeyde olmasının sebebi de, diğer kuvvetlere nazaran cemaat yapılanmasının en zayıf olduğu yer de Deniz Kuvvetleri bacağıdır. Onun için Deniz Kuvvetleri bacağını daha fazla sarsmaya çalışıyorlar. Ve Deniz Kuvvetleri’nin alt tarafından soktukları insanlara yol açabilmek için, piramidin tepesine onları tırmandırabilmek için tasfiye operasyonunun Ergenekon’la, Balyoz’la, Askeri Casuslukla, Amirallere Suikast’le neler yapıldığını biliyorsunuz. Yer açmak için… Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nde cemaatçi yapılanma vardır ama cemaatçi yapılanmanın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne egemen olduğu söylenebilir mi? Asla söylenemez. Yapılması gereken, cemaatçi yapılanmanın derhal ve ivedilikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bünyesinden yok edilmesidir. Şu anda da Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu yönde çalışmalar var. Bunu yapmaya çalışıyorlar.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı en büyük düşmanlık cemaatten geliyor. Hiçbir devlet kendi kurumlarında böyle bir paralel yapılanmaya müsaade etmez. Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ve AKP hükümetinin ülkemize verdiği zarar doğrudur. Ama sonunda bunların iktidara geliş yöntemleri belli. Onları iktidardan uzaklaştırabilmenin yöntemleri de belli. Ama cemaat gizli bir yapılanma. Yani cemaat egemen olursa, Türkiye tamamen bir İslam Cumhuriyeti’ne döner. Türkiye tamamen bir Ortaçağ karanlığına döner. Ve Türkiye’de, başta kadınlar olmak üzere hepinizi imha ederler. Onun için bu paralel cemaat yapılanması devletin içinden ivedilikle yok edilmeli. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde buna karşı tolerans asla gösterilmemeli. Daha önce Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, bunlarla beraber hareket ettiler; doğru. Ama bugün geldiği durum itibariyle bunlara karşı tasfiye operasyonu yapıyorlar. Geçmişe boş verelim, şu andaki reel durumdan bahsediyorum. Ülkemiz için en büyük tehdit cemaat yapılanmasıdır. Şimdi siz bu cemaat yapılanmasını tasfiye eden harekete karşı düşmanlık yaparsanız, ki bugün YCHP yönetimi bunu yapıyor. YCHP yönetimi Amerika’ya gidiyor cemaatçilerle görüşüyor. Cemaate karşı yapılan operasyonlarda koruyucu unsur olarak, duvar olarak karşılarına çıkmaya çalışıyor.
. Bu söylediğiniz, yanlış anlaşılmaya çok müsait bir ifade değil midir? Cemaatin yaptığı tüm olaylara, mevcut iktidar yol açmış ve izin vermemiş miydi? Dolayısıyla, cemaat ne kadar suçluysa aslında iktidar da o kadar suçludur demek gerekmez mi? Kesinlikle katılıyorum. Cemaat kadar iktidar da suçludur. Ama şimdi günümüzdeki reel durumda aralarında bir hesaplaşma var. Hesaplaşmanın nedeni de emperyalizm. Çünkü emperyalizm, AKP iktidarını ve zihniyetini yok etmek istemiyor. Onun sorunu şu anda Tayyip Erdoğan ile. Onun için de Tayyip Erdoğan buna karşı bir hasmane tutum içerisinde, onu temizlemeye çalışıyor. Şimdi siz bu paralel yapıya karşı yapılan temizleme operasyonuna göğüs gererseniz, bunu nasıl anlatacaksınız ki? Ergenekon, Balyoz operasyonlarının yasal hazırlayıcısı, idaredeki atmaları yapanı tabii ki AKP iktidarıydı, Erdoğan’dı. Ama askeri arkadan hançerleyen silahşörleri cemaatin yargıdaki, askerdeki ve polisteki unsurlarıydı. Şimdi bunlara karşı operasyon yapılıyor. Siz niye bunlara kol-kanat germeye çalışıyorsunuz? Ben bunu eleştirmeye çalışıyorum. Velev ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldi, siz cemaate operasyonu durduracak mısınız? Durduracağınız anlaşılıyor. Partinin içinde bunun sözcüleri, destekçileri var. Daha önce üçlü bir sacayağı vardı; yukarıda emperyalizm, aşağıda cemaat ve AKP iktidarı. Bunlarla Türkiye’yi dönüştürmeye, üniter yapıyı, ulus devleti yok etmeye çalışıyorlardı. Ama bugün geldiği nokta itibariyle rant paylaşımına düştüler. Anadolu Partisi cemaate de, paralel yapılanmaya da, Cumhuriyetin kurucu ideolojisini yok etmeye çalışan her türlü iradeye karşıdır. Sorunlarımıza, eğer siz ‘Kürt Sorunu’ olarak adlandırıyorsanız Doğu Sorunu’nu; ona bu toprağın gözüyle bakar. Peki açılımlar nedir? Açılımlar bize okyanus ötesinden zorla dikte ettirilmiş şeylerdir. Biz buna katılmayız.
. Anadolu Partisi’nin bu konudaki politikası ne olacak? Bu açılım dış desteklidir, emperyalizmin dayatmasıdır ve bunu kabul etmek mümkün değildir. Ama ülkemizde pek çok sorun var. Bölgeler arası gelişmişlik farkı sorunumuz var, gelirin adaletli bir şekilde dağıtılamaması sorunu var, feodalizmin kalıntıları sorunu var, işsizlik-istihdam sorunu var. Bu sorunlara Türkiye’nin üniter yapısı içinde, ulus-devlet ve laik, hukuk devleti yapısı içinde bakacağız.
. Sizin eklemek istedikleriniz varsa… Dört yıl önce istifa ettim ve bu mücadeleye başladım. Dört yıldır Anadolu’nun hemen hemen her yerinde, yurtdışında Türklerin yaşadığı bölgelerde bunları anlattım. Ve Türkiye’de yeni bir siyasi harekete ihtiyaç olduğunu söyledim. Bu siyasi hareket herkesi kucaklamalı dedim. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde de gördük, önüne bir alternatif konulmadığı için halk sandığa gitmedi. Şimdi 2015 Seçimleri yaklaşıyor. Bu söylemlerimin, eylemlerimin içini doldurmalı ve böyle bir siyasi hareketin içinde olmalıydım. Milli Merkez’de bunun olmayacağını yaşayarak gördüm. Bunun için Sayın Emine Ülker Tarhan’ın kurduğu Anadolu Partisi’nin mücadelesine ben de katıldım. Umarım başarırız. İnsanız, hata yapabiliriz, yanlış yapabiliriz. Ama biz iyi niyetliyiz. Bu ülkenin çocukları olarak; bu ülkenin insanlarının refahını, güvenliğini isteyen yaklaşımlar çizmek istiyoruz.
14 Aralık 2014 19:08
Cumhuriyet Halk Partisi’nden neden istifa ettiğini, Milli Merkez’le neden olmadığını ve Anadolu Partisi’nin kurucuları arasında yer almasına giden süreci anlatan Ertürk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin ‘hain’ olduğu iddiasında bulunurken, partinin geldiği noktanın bölücü bir çizgi olduğunu savundu. Ertürk, kurucuları arasında yer aldığı Anadolu Partisi’ne TBMM içinden katılımların olacağını anlatırken, yasal gereklilik olan örgütlenme noktasını aştıklarını ve 2015’te gerçekleştirilecek Genel Seçimler’e katılacaklarını açıkladı. Anadolu Partisi MKYK Üyesi, E. Amiral Türker Ertürk’ün, EreğliBülteni’nin sorularına verdiği yanıtlarını içeren söyleşisini sunuyoruz…
. Bir asker olarak uzun yıllar görev yapmanızın ardından, siyasete girmiş ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni tercih etmiştiniz. Ne oldu? CHP’den umudunuzu kestiğiniz için mi ayrıldınız? Biliyorsunuz ben istifa eder etmez hemen CHP’ye katıldım çünkü inanıyordum ki, ülkemizde kötüye giden bu süreçte artık hukuken mücadele edebilmenin önü kesilmişti. Yapılabilecek mücadele siyasi olmalıydı. Tabii, siyasi olunca bir örgütün gerekliliği hemen hissediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ne katıldım. Gerçi bana başka teklifler de vardı ama ben Cumhuriyet Halk Partisi’ni seçtim. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin kurucu partisiydi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk Genel Başkanı Atatürk idi. Cumhuriyetin kurucu ideolojisine yürekten inanıyordum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı oku, bir yerde Cumhuriyetin kurucu ideolojisinin özetlenmiş şekliydi. Bu tür gerekçelerle Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyasete atıldım. Dört yıldır mücadele ediyorum. Çünkü inanıyorum ki Türkiye hızla bölünmeye, parçalanmaya ve iç savaşa doğru ilerliyor ve Ortaçağ karanlığına doğru sürükleniyor.
Dört yıl mücadele ettim, hala da edeceğim. Bu konuda benim nefesim asla kesilmez. Bu dört yıl içinde 55 bin kilometre yaptım, 212 konferans verdim. Sayısız televizyon ve radyo programlarına katıldım. Hatta şöyle diyorum; ben mücadele etmiyorum, bu süreci durdurabilmek için savaşıyorum. Tabii ki bunun için tek başına yeterli değilim. Ama bu süreci durdurabilecek mücadelede elimi taşın altına soktum ve sonuna kadar, ölünceye kadar da elimi bu taşın altından çekmeyeceğim. Ama bu süre içinde Cumhuriyet Halk Partisi’nde çok şey oldu. Ne yazık ki bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin başında, operasyonla Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına getirilmiş Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları vardır. Bugün itibariyle geldikleri yer HDP ile aynıdır. Yani bölücü çizgidedirler. Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine ihanet etmişlerdir. Rant peşinde koşmaktadırlar. Ve bugün cemaatin savunuculuğunu yapmaktadırlar. Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ile barışık olmayan insanları partide istihdam etmektedirler. Bölücüler, CIA’e ajanlık yapanlar, TR705’ler, Atatürk’e ‘kefere Kemal’ diyenler, mikro milliyetçilik yapanlar… Hangi birini söylesem ki size? Bazıları bana ‘Çok ağır konuşmuyor musun’ diyorlar. Diyorum ki, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi haindir. Hain suçlaması yapmak tabii ki çok kolay. Ama ben arkasını dolduruyorum. Bunlar Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı okuna, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkelerine, ideolojisine ihanet etmişler. Cumhuriyetimize ihanet etmişler. Bakın Kemal Kılıçdaroğlu, “Ülkede laiklik tehlikededir, tehdit altındadır diyemem” diyor. Ama bugün ülkemiz resmen Ortaçağ karanlığına doğru sürükleniyor. Eğitimin ne hale getirildiğini görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu kadroları, kendilerine YCHP diyorlar. İçlerinden adını vermek istemediğim bazıları “Ben Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi değilim” diyor. Hangi birini söylesem?
Dört yıl mücadele ederek buraya geldim. O partide milletvekili aday adaylığı yaptım, Kurultay’da mücadele etmeye çalıştım. İl Başkanlığına adaylık sürecini yaşadım, yarıştım. Çok az bir farkla kaybettim. Ama artık o partide artık bir şey yapılamayacağını gördüm. Bazıları “Niçin Atatürk’ün partisini terk ediyorsun, orada mücadele etseydin” diyorlar. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa etmedim, asla da etmem. Cumhuriyet Halk Partisi’ne, onun kurucu ilkelerine laf söyleyen karşısında beni bulur. Ben YCHP’den, operasyonel olarak yönetim kademesi değiştirilmiş, ülkesine yabancılaştırılmış, bölücülerle aynı çizgiye gelmiş bir partiden istifa ettim. Onun için, Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa etmem, altı oku terk etmem diye bir şey söz konusu değildir. O nedenle halkın beni anlayacağını umuyorum.
. Peki, Milli Merkez beklenen birleşme, güç ve etkiye ulaşamadı mı? Biliyorsunuz, Milli Merkez daha önce Milli Anayasa Forumları’ydı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Anayasa forumları yapıldı. Çünkü hazırlanan, geçirilmek istenen Anayasa, bölücü bir Anayasa’ydı. Bu Anayasa kabul edilemezdi. Ama muhalefet partileri bunun için yeterince direnç göstermiyorlardı. Meclis’te bunun için yeterince direnç yoktu. O zaman, bu ihtiyaçtan doğdu. Halk bu işe dur demek için öncüler örgütlendi. Ülkenin çeşitli yerlerinde Anayasa Forumları yapıldı. Hazırlanmakta olan Anayasa’nın ne olduğu anlatıldı ve bu konuda çok büyük destek alındı. Biliyorsunuz ki, en sonunda Anayasa hazırlama masasından ilk AKP kalktı. Niye? Anayasa Forumları’nın ciddi mücadelesi nedeniyle. Milli Anayasa Forumları çok ciddi başarı göstermiştir. Ben de o forumda en fazla konferans ve panellere giden isimlerinden birisi olarak, bu başarıda ufak da olsa benim de bir katkım var. Daha sonra Milli Anayasa Forumları, Milli Merkez’e dönüştü. Çünkü ülkemizde artık yalnızca kötüye giden süreç Anayasa süreci değil, ülkenin bir sürü sorunu var dedik. Bu sorunlara yanıt verebilmek için, tüm sorunlarla ilgilenen bir merkez kuralım ve bunun adı Milli Merkez’e döndü. Ama bu tartışmalar olurken yeni bir siyasi harekete dönme isteği vardı. Bunun en hararetli savunucularından biri de bendim. Çünkü ülkede durum kötüye gidiyor, muhalefet partileri yeterince mücadele etmiyorlar. Özellikle anamuhalefet partisi ele geçirilmiş durumda. Başında özel bir görevli var. Bunu yaşayarak, örnekleriyle gördük.
Yeni bir siyasi harekete ihtiyaç olduğunu söylüyordum. Ama Milli Merkez’de benim gibi düşünmeyen insanlar vardı. 2013 Haziran’ında İzmir’deki bir toplantıda bunu dile getirerek, Milli Merkez’in bir siyasi harekete dönüşmesi ile bir düşünce platformu olarak kalması yönündeki iki ayrı görüşü halka anlattım ve o gün halktan benim düşünceme büyük destek geldi. Bir buçuk yıldır bunu savunuyorum, bu ihtiyacı ortaya koyuyorum, halkın desteğini alıyorum ama bugüne doğru geliyoruz; bir türlü kurulamıyor. Yani bir oyalama taktiğiyle, bir ötelemeyle, bu Yerel Seçimler geçsin, bu Cumhurbaşkanlığı Seçimleri geçsin. Bakın bugün yumurta kapıya geldi. Haziran ayında seçimler var. Diyoruz ki, bu AKP ile olmaz. Bunlar emperyal bir planın parçası. Bu anamuhalefet partisiyle de olmaz. Niçin? Çünkü ona da bir emperyal operasyon yapıldı. Peki yeni bir siyasi harekete ihtiyacımız varsa, yeni bir alternatifi ortaya koyup halkta bir umut yaratmamız lazım. Bu umudu yaratamazsak halk küskün olarak sandığa gitmeyecek. Bunu yakın zamanda yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde gördük. 55 milyon seçmenin dörtte biri sandığa gitmedi. 5,5 milyon oy, alternatifsizliğe, Ekmeleddin İhsanoğlu’na tepki koydu ve sandığa gitmedi.
Milli Merkez’le öyle bir noktaya geldik ki, yumurta kapıya geldi hala ortada bir şey yok. İşte bunun için ben Sayın Emine Ülker Tarhan’ın bana yaptığı teklifi kabul ettim. Yeni bir siyasi harekete halkımızın ihtiyacı olduğunu gördüm ve bu hareketin içine girdim. Bu dönemde bir kadının liderliği altında mücadele etmenin de önemli olduğunu düşündüm, bunu önemsedim. Sayın Tarhan’ın teklifini kabul ettim ve bugün Anadolu Partisi’ndeyim. Bu süreci durdurabilecek mücadelenin içindeyim. Umarım başarırız. Şu ana kadar izlenimim de, halkın desteğinin çok fazla olduğudur. Hatta en son SONAR’ın yaptığı kamuoyu yoklamasında yüzde 8. Bu sonucu alan parti, daha o an itibariyle Kurultayını bile yapmamıştı. Şöyle söyleyeyim; Anadolu Partisi halkın umudu olacaktır. Meclis’e girecektir. Bu mücadelede ön safta yerini alacaktır. Ben de Anadolu Partisi’nin bir neferi olarak bu mücadelede sonuna kadar varım.
. 8 Kasım’da yapılan bir toplantıda, Milli Merkez’in partileşme kararı aldığı ifade ediliyor. Böyle bir toplantı oldu mu ve karar alındı mı? Böyle bir toplantı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde oldu. Sayın Necla Arat’ın başkanı olduğu Kadın Araştırmaları Derneği, Emine Ülker Tarhan’ı bir konferans, yemek daveti için çağırmışlardı. Orada kendisi konuşma yaptı. Yemek bittikten sonra Milli Merkez’in bazı üyeleriyle Sayın Emine Ülker Tarhan ve Süheyl Batum ile birlikte bir toplantı yapıldı. Haluk Dural, Aslan Bulut, ben, Ümit Bey, Bilge Hanım da toplantıdaydık. Orada aynı zamanda Milli Merkez’in sekreteri olan Haluk Bey yeni bir siyasi hareket ihtiyacını ortaya koydu. ‘Milli Merkez olarak partileşmek istiyoruz, bunun için de bir parti ile anlaştık’ dedi. Hatta partinin adını da orada, Alternatif Parti diye söyledi. ‘Bize katılın, hep beraber bir hareket yapalım’ dedi. Emine Hanım orada pek yorum yapmadı. Süheyl Bey ise bazı eleştirilerde bulundu.
. Bu 8 Kasım’a kadar gelen süreçte zaten Milli Merkez yeterince geç kalmıştı düşüncesinde misiniz? Partileşmenin gereğini söylüyoruz ama bir türlü olmuyor. Bir oyalamaydı bu. 2,5 yıldır söylüyorum ve 1,5 yıl önce de İzmir’deki toplantıda açıkça deklare ettiğimde halkın desteğini de almışım. Bugüne kadar neredeydi? (8 Kasım’daki) Toplantıda lider konusunda adı geçen bazı isimlerin halkta karşılığı olmadığı yönünde görüşler dile getirildi. Ve Emine Hanım sadece dinledi, konuşulanları değerlendireceğini söyledi. İki gün sonrasında da Sayın Emine Ülker Tarhan partileşme konusunda bir mesafe kat ettiğini, beni de bu çalışmanın içinde görmek istediğini söyledi. Ben de artık Milli Merkez’in partileşebilme ümidinin kaybolduğunu ve artık zaman baskısının bu işe engel olacağını düşündüğümden, durumun başka bir tarafa doğru da evrilebildiği şüphesi taşıdığımdan Emine Ülker Tarhan’ın teklifini kabul ettim.
. CHP’den istifa eden Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ile birlikte Anadolu Partisi’nin kurucuları arasında yer aldınız. Anadolu Partisi’ni, CHP’den ya da diğer partilerden farklı kılan ne olacak? Bugün Türkiye’de durum çok kötüye gidiyor. Bu durumu durdurabilmek için geniş kapsamlı bir siyasi harekete ihtiyaç var. Artık günümüzde mücadele sağ-sol, sınıf bazında değil; millici-gayrimillici safında gerçekleşebileceğini ifade etmiştim. Hatta emperyalizme karşı mücadele verebilmek için sadece solda yapılacak örgütlenmenin başarısız olacağını, halkın büyük bir kesimini kucaklayamayacağını hep ifade etmiştim. Hep istiyordum ki, millici olan, bu toprakların gözüyle sorunlara bakan, milliyetçi, ulusalcı, Atatürkçü, bu gidişe dur diyecek bütün kesimleri, sağda-solda, merkezde, herkesi kucaklayacak bir harekete ihtiyaç olduğuna inanıyordum. Ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin YCHP haline getirilmiş olması, yalan-yanlış söylemleri, Diyarbakır’da farklı İstanbul’da farklı oportünist söylemleri artık halkta bir güven bunalımına neden olmuştu. Ve artık halkın gözünde Cumhuriyet Halk Partisi’nin marka değerini, Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları aşındırmıştı. Onun için yeni bir siyasi hareket, merkezi, Atatürkçüleri, sağı, solu kucaklayan, bu gidişe dur diyecek, antiemperyalist, bağımsızlıkçı bir hareket olmalıydı. Ben de onun için Anadolu Partisi’ne katıldım. Emine Ülker Tarhan’ın bu harekete liderlik yapmasının doğru bir şey olduğuna da inanıyorum.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’yle ya da YCHP ile aramızdaki en büyük fark şu; YCHP haline gelen eski Cumhuriyet Halk Partimizin marka değeri aşınmıştır. Halkta güven bunalımına neden olmuştur. Bu hareket yenidir, bu hareket içinde gençler vardır. Bakın Cumhuriyet Halk Partisine. İstanbul’a İl Başkanı kimi getiriyorlar? Bilmiyorum kaç yaşında Murat Karayalçın ama sanıyorum 70’li yaşlarında… Siz genç bir insansınız, gençlerin ruhunu biliyorsunuz. Gezi’yi biliyorsunuz. O gençlerin ruhunda bir kıpırdanma yaratabilir mi? Asla. Bizim partimizde halk var. Bizim partimizde, geçmişin naftalinlerinin arasından çıkarılmış siyasetçilerimiz yok. Biz tabii ki birikime, tecrübeye inanıyoruz; onların da partimizde görev yapmasını istiyoruz. Ama bizim vitrinimizde naftalinliler yok, genç insanlar var, geçmişi temiz insanlar var. Tabii ki kitle partisi olurken ister istemez içinize yanlış insanlar da girebilir ama biz iyi niyetliyiz. O yanlışları da zaman içinde partimizin dışına atmasını da biliriz.
. Özellikle CHP içerisindeki ulusalcı olarak nitelendirilen isimlerin, partilerinin sağa kaydığı yönünde bazı rahatsızlıkları ve eleştirileri olduğunu biliyoruz. Sayın Tarhan da ulusalcı olarak nitelendirilen isimlerden biriydi. Fakat şimdi Anadolu Partisi’nin saflarına da merkez sağdan isimlerin katıldığını görüyoruz. Bu çelişki için ne diyeceksiniz? Ben bunu çelişki olarak görmüyorum. Sağ ile bizim sorunumuz yok. Bizim gayrimillilikle sorunumuz var. Yani Cumhuriyet Halk Partisi sağa kaymadı, Cumhuriyet Halk Partisi gayrimilli oldu. Bugün gayrimilli olanlar sadece sağdakiler değil ki. Bugün solda da olup gayrimilli olabilirsiniz. Solda da olup milli olabilirsiniz, ulusalcı olabilirsiniz. Sağda olup ulusalcı ve milliyetçi olabilirsiniz. Onun için bizim sağcı-solcu, merkezci böyle bir ayrımımız yok. Biz milli olan, ulusalcı olan, Atatürk’te birleşen, bu gidişe dur demek isteyen, antiemperyalist olan, cemaatlerle işi olmayan insanlara yola çıktık. O nedenle bunu çelişki olarak görmüyorum. Eğer siz milliyetçiyseniz, siz ulusalcıysanız, siz ‘bu gidiş iyi bir gidiş değildir, yanlıştır’ diyorsanız; sağcı da olsanız, solcu da olsanız, merkezde de olsanız size biz kucak açıyoruz. Hatta kurucularımız arasında başörtülümüz var. Biz başörtülümüze ve dindarımıza da karşı değiliz. Biz dini bir rant, bir ticaret unsuru olarak görenlere karşıyız. İlahi mesajı doğru anlamış, Atatürk’ün ilahi mesajı doğru anlayan bir aydınlanma fikri var ya, onları da kucaklayan, onlarla beraber antiemperyalist mücadele vermeye çalışan bir hareketin temsilcileriyiz.
. Meclis içerisinde, partinize davette bulunulan, katılması gündemde olan isimler var mıdır? Var. Ama şimdi bunları söylersem yanlış olur. Çünkü onların adına bir söylem geliştirmiş olurum. Seçimlere doğru, özellikle bu örgüt konusunda 7 Aralık son tarihti bunu da başarıyla geçtik. Örgütlenmemiz hızla Türkiye sathına yayılıyor. Güneydoğu’nun illerinde de varız. Güçlendikçe, yelkenlerimiz rüzgarla doldukça herkes bize katılacak. Göreceksiniz, Meclis’ten de, milletvekillerinden de katılımlar hızla olacaktır. Ve halkın umudu olarak bu kötüye giden süreci düzeltebileceğimize inanıyorum. Bizim herhangi bir ismin aklını çelmek gibi bir gayemiz yok. İşte biz buyuz, millici bir hareketiz, ulusalcı bir hareketiz. Tavır ve hareketlerimiz, tüzüğümüz budur.
. Birgül Ayman Güler, Süheyl Batum gibi isimleri duyuyoruz… Ben Süheyl Batum ya da Birgül Hanım için konuşmaya yetkili değilim. Ama emin olun bu partiye katılımlar çok olacak. Bir de her şeyden önce, isimlerin katılımı değil; halkın katılımı önemli, halkın teveccühü önemlidir. Bakın bugün medyada bizi görmezden gelmeye çalışanlar var. Hadi vazgeçtik merkez medyayı, bizim tarafta olduğunu iddia eden medya da bizi yok saymaya çalışıyor. Kimi kıskanırsınız, kimi karalamaya çalışırsınız? Başarılıyı değil mi? Bakın daha dün bir bugün iki kamuoyu yoklamalarında yüzde 8.
. Rahatsızlık duyuyorlar diyorsunuz… Evet rahatsızlık duyuyorlar. Çünkü diyorlar ki ‘Buraya biz tezgah açmıştık, bunlar nereden çıktı.’ Olay budur.
. Partiniz 2015’teki Genel Seçimlere katılacak mı? Örgütlenme çalışmalarınız nasıl gidiyor? İllerdeki yapılanmamız hızla devam ediyor. Şu anda yasal zorunluluk olan 41 il ve 3’te 1 ilçe sınırını geçmiş durumdayız. Buradan halkımıza müjdeyi verebiliriz ki, Anadolu Partisi 2015 Genel Seçimleri’ne katılacaktır. Hiç şüphemiz yok. Ama biz hızla örgütlerimizi ikmal etmeye çalışıyoruz. Zaman baskısı nedeniyle halkımızda, bazı yurttaşlarımızda, ‘Benim bulunduğum ilde-ilçede örgütünüz yok, durum ne olacak’ gibi düşünceler olabilir. Halkın desteğini arkanıza almak esastır. Hatırlayın Ecevit’in ikinci iktidarının öncesinde, o zaman da Ecevit’i yok saymaya çalışan çevreler vardı. Hatta bazı illerde ve ilçelerde Ecevit’in partisi DSP, örgüt bile kurmamıştı, kuramamıştı. Ama seçimlerde oralardan birinci parti çıktı biliyor musunuz? Yani bazen, bir ilde ya da ilçede örgütünüz olmasa bile, eğer halkta o umudu yaratırsanız oradan birinci parti çıkmanız mümkün. Anadolu Partisi’nin baraj sorunu yoktur. Anadolu Partisi Meclis’te yerini alacak ve halkın sesi olacaktır. Herkesi; sağcısını, solcusunu, merkezdekini, Atatürkçüsünü, millicisini, ulusalcısını, ilahi mesajı doğru anlamış dindarını kucaklamaktadır.
. Cumhuriyet Halk Partisi eski MYK Üyesi Savcı Sayan’ın Anadolu Partisi ile ilgili bazı söylemleri oldu geçtiğimiz günlerde. Diyor ki, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyları aşağıya çekilecek, bu nedenle Kılıçdaroğlu gidecek ve yeni Genel Başkan da Cumhuriyet Halk Partisi’yle Anadolu Partisi’ni birleştirecek…” Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da YCHP’nin oylarının düşeceği kesin. En son kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 17. Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy oranı düşüyor. Siz Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olsanız, sürdürdüğünüz politikalarla oy oranınız istikrarlı bir şekilde düşüyorsa ne yaparsınız? ‘Yanlış yoldayım, rota değişikliği yapayım’ dersiniz değil mi? Peki bunlar yanlış yolda olduklarını gördükleri halde ve bunun getirisi olarak oy oranı devamlı düştüğü halde aynı rotada ısrar ediyorlarsa, bunun anlamı nedir? Özel görevliler. Anadolu Partisi birçok şey yapacak, bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi’nin aslına rücu etmesine neden olacak. Cumhuriyet Halk Partisi’ne gerçekten Atatürkçülerin egemen olmasını sağlayacak bir faaliyet olarak da düşünebilirsiniz. Partiler ülkeye hizmet için bir araçtır. Amaç asla değildir. Politikalarımızla, ülkemize hizmet için kimlerle bir araya gelebilirsek, onlarla bir araya gelebiliriz. Bu konuda hiçbir sorun, önyargı yoktur. Bağımsız Cumhuriyetten, tam bağımsızlıktan, antiemperyalizmden, altı oktan, Atatürkçülükten, Cumhuriyetin kurucu ideolojisine saygıdan, üniter yapıdan, laik eğitim sisteminden yana olan herkesle ama herkesle birleşiriz. Bu konuda hiçbir beis görmüyorum.
. Son günlerin en çok konuşulan konularından birisi de, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki cemaat yapılanmasına yönelik soruşturma. Cemaatin en güçlü olduğu kurumun Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu söyleniyor. Siz uzun yıllar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üst kademede görev yaptınız. TSK’daki cemaat yapılanması konusunda tanıklıklarınız nelerdir, neler söyleyebilirsiniz? Cemaatin yargıda, poliste nasıl yapılandığını, nasıl uzantılarının olduğunu biliyoruz. Ama cemaatin en önemli hedeflerinden birisinin Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu geçmişten beri biliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yapılanmaya çalışıyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özellikle askeri okullarına, askeri liselerine ve harp okullarına öğrenci sokmaya çalışıyor. Bu herkesin malumu. Ama şöyle söyleyeyim; yargıyla, polisle kıyaslanmayacak ölçüde Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yapılanması aşağılarda, zayıf durumda. Zaten özellikle Deniz Kuvvetlerine saldırıların en üst düzeyde olmasının sebebi de, diğer kuvvetlere nazaran cemaat yapılanmasının en zayıf olduğu yer de Deniz Kuvvetleri bacağıdır. Onun için Deniz Kuvvetleri bacağını daha fazla sarsmaya çalışıyorlar. Ve Deniz Kuvvetleri’nin alt tarafından soktukları insanlara yol açabilmek için, piramidin tepesine onları tırmandırabilmek için tasfiye operasyonunun Ergenekon’la, Balyoz’la, Askeri Casuslukla, Amirallere Suikast’le neler yapıldığını biliyorsunuz. Yer açmak için… Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nde cemaatçi yapılanma vardır ama cemaatçi yapılanmanın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne egemen olduğu söylenebilir mi? Asla söylenemez. Yapılması gereken, cemaatçi yapılanmanın derhal ve ivedilikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bünyesinden yok edilmesidir. Şu anda da Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu yönde çalışmalar var. Bunu yapmaya çalışıyorlar.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı en büyük düşmanlık cemaatten geliyor. Hiçbir devlet kendi kurumlarında böyle bir paralel yapılanmaya müsaade etmez. Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ve AKP hükümetinin ülkemize verdiği zarar doğrudur. Ama sonunda bunların iktidara geliş yöntemleri belli. Onları iktidardan uzaklaştırabilmenin yöntemleri de belli. Ama cemaat gizli bir yapılanma. Yani cemaat egemen olursa, Türkiye tamamen bir İslam Cumhuriyeti’ne döner. Türkiye tamamen bir Ortaçağ karanlığına döner. Ve Türkiye’de, başta kadınlar olmak üzere hepinizi imha ederler. Onun için bu paralel cemaat yapılanması devletin içinden ivedilikle yok edilmeli. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde buna karşı tolerans asla gösterilmemeli. Daha önce Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, bunlarla beraber hareket ettiler; doğru. Ama bugün geldiği durum itibariyle bunlara karşı tasfiye operasyonu yapıyorlar. Geçmişe boş verelim, şu andaki reel durumdan bahsediyorum. Ülkemiz için en büyük tehdit cemaat yapılanmasıdır. Şimdi siz bu cemaat yapılanmasını tasfiye eden harekete karşı düşmanlık yaparsanız, ki bugün YCHP yönetimi bunu yapıyor. YCHP yönetimi Amerika’ya gidiyor cemaatçilerle görüşüyor. Cemaate karşı yapılan operasyonlarda koruyucu unsur olarak, duvar olarak karşılarına çıkmaya çalışıyor.
. Bu söylediğiniz, yanlış anlaşılmaya çok müsait bir ifade değil midir? Cemaatin yaptığı tüm olaylara, mevcut iktidar yol açmış ve izin vermemiş miydi? Dolayısıyla, cemaat ne kadar suçluysa aslında iktidar da o kadar suçludur demek gerekmez mi? Kesinlikle katılıyorum. Cemaat kadar iktidar da suçludur. Ama şimdi günümüzdeki reel durumda aralarında bir hesaplaşma var. Hesaplaşmanın nedeni de emperyalizm. Çünkü emperyalizm, AKP iktidarını ve zihniyetini yok etmek istemiyor. Onun sorunu şu anda Tayyip Erdoğan ile. Onun için de Tayyip Erdoğan buna karşı bir hasmane tutum içerisinde, onu temizlemeye çalışıyor. Şimdi siz bu paralel yapıya karşı yapılan temizleme operasyonuna göğüs gererseniz, bunu nasıl anlatacaksınız ki? Ergenekon, Balyoz operasyonlarının yasal hazırlayıcısı, idaredeki atmaları yapanı tabii ki AKP iktidarıydı, Erdoğan’dı. Ama askeri arkadan hançerleyen silahşörleri cemaatin yargıdaki, askerdeki ve polisteki unsurlarıydı. Şimdi bunlara karşı operasyon yapılıyor. Siz niye bunlara kol-kanat germeye çalışıyorsunuz? Ben bunu eleştirmeye çalışıyorum. Velev ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldi, siz cemaate operasyonu durduracak mısınız? Durduracağınız anlaşılıyor. Partinin içinde bunun sözcüleri, destekçileri var. Daha önce üçlü bir sacayağı vardı; yukarıda emperyalizm, aşağıda cemaat ve AKP iktidarı. Bunlarla Türkiye’yi dönüştürmeye, üniter yapıyı, ulus devleti yok etmeye çalışıyorlardı. Ama bugün geldiği nokta itibariyle rant paylaşımına düştüler. Anadolu Partisi cemaate de, paralel yapılanmaya da, Cumhuriyetin kurucu ideolojisini yok etmeye çalışan her türlü iradeye karşıdır. Sorunlarımıza, eğer siz ‘Kürt Sorunu’ olarak adlandırıyorsanız Doğu Sorunu’nu; ona bu toprağın gözüyle bakar. Peki açılımlar nedir? Açılımlar bize okyanus ötesinden zorla dikte ettirilmiş şeylerdir. Biz buna katılmayız.
. Anadolu Partisi’nin bu konudaki politikası ne olacak? Bu açılım dış desteklidir, emperyalizmin dayatmasıdır ve bunu kabul etmek mümkün değildir. Ama ülkemizde pek çok sorun var. Bölgeler arası gelişmişlik farkı sorunumuz var, gelirin adaletli bir şekilde dağıtılamaması sorunu var, feodalizmin kalıntıları sorunu var, işsizlik-istihdam sorunu var. Bu sorunlara Türkiye’nin üniter yapısı içinde, ulus-devlet ve laik, hukuk devleti yapısı içinde bakacağız.
. Sizin eklemek istedikleriniz varsa… Dört yıl önce istifa ettim ve bu mücadeleye başladım. Dört yıldır Anadolu’nun hemen hemen her yerinde, yurtdışında Türklerin yaşadığı bölgelerde bunları anlattım. Ve Türkiye’de yeni bir siyasi harekete ihtiyaç olduğunu söyledim. Bu siyasi hareket herkesi kucaklamalı dedim. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde de gördük, önüne bir alternatif konulmadığı için halk sandığa gitmedi. Şimdi 2015 Seçimleri yaklaşıyor. Bu söylemlerimin, eylemlerimin içini doldurmalı ve böyle bir siyasi hareketin içinde olmalıydım. Milli Merkez’de bunun olmayacağını yaşayarak gördüm. Bunun için Sayın Emine Ülker Tarhan’ın kurduğu Anadolu Partisi’nin mücadelesine ben de katıldım. Umarım başarırız. İnsanız, hata yapabiliriz, yanlış yapabiliriz. Ama biz iyi niyetliyiz. Bu ülkenin çocukları olarak; bu ülkenin insanlarının refahını, güvenliğini isteyen yaklaşımlar çizmek istiyoruz.
(sabriye aşır)
Bu haber ile ilgili video
Yorumlarınız
»
Sayın Komutanım, Size güveniyoruz çünkü bu güveni hakkediyorsunuz. Vatanınıza, milletinize duyduğunuz aşka inanıyor, onurlu, şerefli geçmişinizle gurur duyuyor, daima bu yolda sizinle yürüyeceğime söz veriyorum. Saygılarımla... -
Özgün Yurtseven /
15 Aralık 2014- 08:00
»
chp zaman zaman çizgisinden çıkartılmak istenmiş ve bazı partililer ayrılarak yeni partiler kurmuşlardır. ancak hepsi sonunda chp ile bütünleşmişlerdir.chp´de politika yapmak çok çok zordur.ancak chp işlevini üstlenip yeni parti kurup başarılı olmak olanaksızdır.bu tür yeni parti yöneticilerinin idealist tavırlarını saygı ile karşılıyorum. ancak bu hareketlerchp´den oy alarak akp ekmeğine yağ sürer. hele akp muhalefetini bırakıp sürekli chp´ye vurmak çok çok yanlış ve asla vatanseverlik değildir.bunların hepsi akp iktidarını uzatır, sizler de dernekçiliğin sonuç getirmediğini yılları kaybederek öğrenirsiniz.
-
erbay metin /
14 Aralık 2014- 19:38