Geçtiğimiz hafta, EreğliBülteni’nde önemli bir söyleşiye¹ yer verdik. Yazar Cengiz Özakıncı, hilafet çağırıcılarının bir takım iddia ve saptırmalarını, Bütün Dünya’daki yazılarından sonra, bu kez söyleşimiz aracılığıyla bir kez daha çürüttü.
Hem EreğliBülteni’nde, hem de Odatv’de yayınlanan söyleşiyi, Yeni Akit Gazetesi Yazarı Faruk Köse, kendince değerlendirip bir yanıt vermiş. Köse, Özakıncı’nın söyleşideki ifadelerinin ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önüne yeni bir pencere açtığını’ dile getirerek, şöyle demiş: “Cengiz Bey’in “tehlike” olarak gördüğü bu yorum, TBMM’nin önüne yeni bir pencere açıyor. Şimdi Hükümet, TBMM’nin zaten yasa gereği görevlerinden olan Hilafet’i üstlenecek müesseseyi bir kararnameyle kurabilir.
Bu noktada Cengiz Bey, “yasa koyucunun amacı” meselesini gündeme getiriyor, ancak yanlış yere bağlıyor. Yasa koyucu olarak TBMM’yi değil, teklifi getiren Adalet Bakanı Seyyid Bey’i esas alıp diyor ki: “Kimdir o yasa koyucu? Yasa tasarısını kaleme alan, Adalet Bakanı Seyyid Bey.” Seyyid Bey’in niyetini ileri sürüp, Hilafet’i kaldıran yasanın yorumunun “Hilafet’in TBMM’nin görevleri içinde mündemiç olduğu” şeklinde yorumlanamayacağını söylüyor.
Ancak doğrusu şudur: Seyyid Bey teklif sahibidir, yasa koyucu ise TBMM’dir. O halde “yasa koyucunun amacı” için TBMM’nin amacına bakılmalıdır. TBMM’nin amacı ise Meclis tutanaklarına şöyle yansıyor:
Tunalı Hilmi Bey (Zonguldak): “....Hilâfet ilga edilmiyor. Hilâfetin makamı kaldırılıyor. Hâlbuki hilâfet mevcuttur arkadaşlar. İmamet de burada, hilâfet de burada.” (Bravo, hayır sesleri).
Şeyh Safvet Efendi (Konya): “....Hilâfetin mahiyeti aklen ve mantıken Büyük Millet Meclisinin şahsı mânevisinde tamamiyle tecelli etmiş oluyor....”
Halit Bey (Devamla): “Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti mâneviyesinde deriz....”
Tunalı Hilmi Bey: “Büyük Millet Meclisinin şahsında mündemiçtir.”
Zabıtlarda görüldüğü gibi “yasa koyucu” TBMM, “Halifelik TBMM’nin manevi şahsında mündemiçtir” amacıyla yasayı çıkarmıştır. O günkü TBMM yasayı bu amaçla çıkardığına ve bugünkü TBMM yapı ve nitelik itibariyle “Hilafet görevlerini üstlenme”ye müsait olmadığına göre, bir “karar”la Hilafet müessesesi yeniden kurulmalıdır. Davutoğlu Hükümeti’ni tarihe altın harflerle yazacak icraat, işte budur.” ²
* * *
Yazar Faruk Köse, Özakıncı’nın ‘yanlış yere bağladığı’nı iddia ediyor ancak aslında kendisi tarihsel bir yanılgıya düşüyor. Faruk Köse’nin yazısında yer verdiği ve Meclis zabıtlarından alınan konuşma, milletvekillerinin yasa teklifi görüşülürken yaptıkları konuşma-tartışmalardır. Köse, Meclis’teki bu konuşmalardan yola çıkarak, sanki Meclis’te kabul edilen kanun teklifi Seyyid Bey’in teklifi değil de, Meclis zabıtlarına geçen bu konuşma imiş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor.
Yasa teklifini ya da yasa teklifinin içeriğini, amacını Meclis’te milletvekilleri arasında yapılan konuşmalar-tartışmalarla eş tutmak, kesinlikle çok temelsiz bir itiraz ve saptırmadır.
Bugünden örnek verelim mi?
Hem de bir parça Zonguldak ve madenci gündeminden…
Bir kurgu oluşturalım:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, henüz Başbakan iken verdiği ve Soma’da yaşamını yitiren 301 yurttaş madencimizin ‘sivil şehit’ kabul edilmelerine yönelik talimatı Meclis gündemine getirilmiş…
Meclis’te, 301 madencimiz için bazı özel uygulama, statü ve düzenlemeler görüşülüyor. Bu sırada da, bazı CHP’li ve MHP’li milletvekilleri söz alıyorlar. Diyorlar ki: “Meclis’in yapacağı tüm düzenlemeler, Zonguldak ve yurdumuzun her köşesindeki maden ocaklarında yaşamını yitiren ya da yaralanan maden işçilerimizi kapsayacak şekilde yasalaşmalı ve hayata geçirilmelidir. Aksi, eşit yurttaşlık tanımına aykırıdır, kabul edilemez!” Fakat…
Heyhat…
AKP’li milletvekilleri burunlarının dikine gidiyorlar ve ne yazık ki, Meclis’te öngörülen bir takım düzenlemeler, yalnızca Soma’da yaşanan maden faciasında yaşamını yitiren maden işçilerimizle ve aileleriyle sınırlı tutuluyor.
Aradan, (tıpkı Köse’nin örnek verdiği Meclis konuşmalarından bu güne 90 yıl geçtiği gibi) bir 90 yıl geçiyor…
Yıl 2104…
Zonguldak’ın maden ocaklarında yaşamını yitiren madencilerimizden birisinin torunu, dava açıyor. Diyor ki: “Zabıtlarda görüldüğü gibi “yasa koyucu” TBMM, yurdun her köşesindeki maden ocaklarında yaşamını yitiren madencileri kapsayacak biçimde, bu amaçla yasayı çıkarmıştır. O günkü TBMM yasayı bu amaçla çıkardığına göre, maden ocağında yaşamını yitiren dedemin hakları bir ‘karar’la verilmelidir.” Gördünüz mü şu CHP’li ve MHP’li vekillerin yaptığını?
Hâlbuki onların yasa tasarısı konusundaki konuşmaları ve önerileri, zabıtlarla sınırlı kalmış, yasa teklifinde kabul edilmemişti… Şimdi bir madenci torunu, zabıtlara geçen bir konuşmayı, yasa teklifiyle eş tutuyordu…
Köse’nin yazdıkları, bugün Meclis’te, herhangi bir yasa ile ilgili söz alan bir milletvekilinin görüşlerini bundan 90 yıl sonra okuyan bir yurttaşın, kabul edilen yasa teklifini, söz alan o milletvekilinin sözleriyle eşdeğer tutması anlamsızlığındadır. Meclis’te yapılan bir konuşma-tartışmayı, yasa teklifinin aslı kabul ettirme algısı oluşturmaya çalışmak, hiç kuşkusuz epey ‘zorlama’ bir saptırmadır.
* * *
Bu yazı öncesinde, yukarıda dile getirdiğim görüşlerimi paylaştığım Özakıncı’ya da, Köse’nin yazısı çerçevesindeki düşüncelerini sordum. Özakıncı, Yeni Akit’ten Faruk Köse’nin dile getirdiği bu iddialara, aklı teneffüs zilindeki bir öğrenciye bilmem kaçıncı kez aynı sorunun çözümünü usanmadan anlatan bir öğretmenmişçesine yanıt verdi: “Yeni Akit, Seyyid Bey’i Teklif Sahibi (öneri veren) olarak niteliyor. Oysa Seyyid Bey Takrir Sahibi, yani yasa metnini yazan kişidir. Seyyid Bey, yaptığı konuşmada, yasaya karşı çıkan bir kaç milletvekilinin ileri sürmüş olduğu ‘Hilafet TBMM’nin manevi şahsiyetinde olsun’ önerisine yanıt vermiş; Hilafet’in TBMM’nin manevi şahsiyetine katılmasının, İslam şeriatına aykırı olduğunu şeriat kitaplarından alıntılar aktararak kanıtlamış; metnini kendisinin yazmış olduğu yasanın Hilafet yok, Cumhuriyet var anlamına geldiğini; hilafeti TBMM’ne sokmayarak kökten kaldırmanın şeriata uygun olduğunu; yasanın amacının da hilafeti TBMM’nin manevi şahsiyetine sokmayarak kökten kaldırmak olduğunu açıklamıştır.
Seyyid Bey’in Hilafet yok, Cumhuriyet var konuşması, salt Seyyid Bey’in konuşması olarak kalmamıştır. Şöyle ki: ‘yasa koyucu TBMM’; milletvekillerinin daha önce oybirliği ile vermiş oldukları bir kararla, Seyyid Bey’in bu konuşmasını, ‘yasa koyucu TBMM’nin yasaya verdiği anlam’ ve ‘yasa koyucu TBMM’nin yasayla güttüğü amaç’ın resmi açıklaması olarak, 63 sayfalık bir kitap halinde, TBMM Matbaası’nda bastırıp tüm dünyaya dağıtmıştır.
Sonuç olarak; yasa koyucu TBMM’dir. ‘Yasa koyucu TBMM’, yasanın anlamını, gereğini, amacını ve Hilafet’in TBMM’nin manevi şahsiyetine katılması önerisinin, hangi nedenlere dayanılarak oybirliği ile reddedildiğini; resmen bastırıp dağıttığı iş bu 63 sayfalık bu kitapta, tüm dünyaya duyurmuştur. Yasa koyucu TBMM, çıkardığı yasa ile Hilafet’in TBMM’nin manevi şahsiyetine katılmadığını, tersine, TBMM’ne sokulmayarak kökten kaldırıldığını bu 63 sayfalık kitapta resmen açıklamıştır. Hukuk Bilimleri’nin yasa yorum ilkeleri uyarınca, Hilafeti kaldıran 3 Mart 1924 tarihli yasa maddesi, Yasa koyucu TBMM’nin, milletvekillerince oybirliği ile verilen karar üzerine 63 sayfalık kitap halinde bastırıp açıklamış olduğu anlam ve amaca aykırı olarak yorumlanamaz. Yeni Akit’in Hilafet TBMM’nin manevi şahsiyetindedir iddiası gerçeğe aykırıdır ve geçersizdir.”