Ergenekon Davası kapsamında 2 yıl 7 ay tutsak kalan Ulusal Kanal Genel Müdürü Turhan Özlü’nün, demir parmaklıklar arkasında geçen Silivri günlerinde yazmaya başladığı ilk kitabı “Kılıçdaroğlu’yla dört yıl 2010-2014 Y-CHP” çıktı.
“Kılıçdaroğlu’yla dört yıl 2010-2014 Y-CHP” kitabında Turhan Özlü, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kaset komplosuyla bertaraf edilmesiyle göreve gelen mevcut CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dönemindeki CHP’yi, bazı temel politikaları ve “politikasızlıkları” ekseninde ele alıyor. Ancak Özlü, “Kılıçdaroğlu Dönemi”ne giden süreci de irdeliyor, Baykal’ın kaset komplosuyla bertaraf edilmesine ve anamuhalefete yönelik operasyona neden gereksinim duyulduğunun da yanıtını veriyor: “AKP’yle birlikte yüzyılın fırsatı yakalanmıştı. ABD’nin Ortadoğu planlarında Türkiye’ye yüklenen rolün çapı, muhalefetin de iktidarla uyum içinde olmasını gerektiriyordu. 2. Cumhuriyet’in temel belgesi olacak yeni anayasa için CHP’nin desteği alınmalıydı.”
BAYKAL KASETİ, “MUHALEFETİN SESSİZLİĞİ” VE UYUMLU Y-CHP Baykal’ın adının üzeri, kesin olarak hangi olayla çizildi? Kaset olayı ile Referandumun ve Açılım Süreci’nin bağlantısı neydi? Baykal’ın son, Kılıçdaroğlu’nun ilk seçim bildirgeleri arasında, hangi belirgin farklar vardı? Turhan Özlü, neredeyse iki yıl öncesinden Amerikan-İsveç merkezli bir kuruluşun raporlarıyla, 2008’de Y-CHP’ye giden sürecin başladığını anlatıyor. Baykal kaseti olayı 7 Mayıs 2010 günü ortaya çıkmış, Kılıçdaroğlu ise 22 Mayıs 2010’daki Kurultay’da Genel Başkan seçilmişti. CHP’deki dönüşümü başlatan kaset komplosunun ortaya çıkarılması konusunda, ne Kılıçdaroğlu ne de diğer parti yöneticilerinin hiçbir şey yapmamalarına da dikkat çeken Özlü, Baykal’ın da teslimiyet bayrağını çektiğini ekliyor: “Baykal, ‘mesajınızı aldım, daha ileri gitmenize gerek yok’ diyordu. Kaset tertibinin sonuçları sadece Baykal’ı indirmekle kalmadı. Kasetin yayımlanmayan kısmıyla bütün bir siyasi yaşamı da rehin alındı.” Kitapta, bu gelişmelerden sonra, Batı’nın rahatsızlık duyduğu “millici ve Amerikan karşıtı bir duruşa sahip” CHP’nin adım adım ve olay olay değişim-dönüşümü, okura sunuluyor. Özlü, bu değişim ve dönüşüm sürecini okura aktarırken, yaygın basının önde gelen kalemlerinin neler yazdıklarına ve söylediklerine de yer veriyor. CHP’nin muhalefet sınırlarının, AB ve ABD tarafından çizildiğini belirten Özlü kitabında, Y-CHP’nin benimsediği “iktidarla zıtlaşmama stratejisi”nin örneklerini de ele alıyor: “Y-CHP, dört yıl boyunca AKP’ye ciddi hiçbir konuda muhalefet yapmadı. Yapamazdı, çünkü AKP’yi iktidar yapan güç ile CHP’nin başına neoliberal takımını oturtan güç aynıydı. Tayyip Erdoğan’ın belirlediği gündem, onun istediği zaman ve yerde CHP’nin de gündemi haline geliyordu. Batı merkezlerinden kulaklara fısıldanan ‘AKP’yle zıtlaşmayın’ sözü CHP’nin iktidar olması için değil, AKP’nin iktidarını sürdürebilmesi için üretilmişti.”
KEMAL DERVİŞ, TESEV, DERSİM POLİTİKASI CHP’deki değişimin asıl gücünün Kemal Derviş ve onun parti içindeki uzantıları olduğunu da vurgulayan Turhan Özlü, koalisyon hükümeti döneminde Türkiye’ye gönderilen Derviş’in, CHP’yle bağını da ortaya koyuyor ve ekliyor: “Paylaşılamayan ve baştacı edilen programıyla Kemal Derviş, Atatürk’ün partisinin celladı olmuştur. CHP’yi AKP’nin titrek bir kopyası haline getiren ortak değer Kemal Derviş’tir; onun neoliberal politikalarıdır.” Kitabında, TESEV’i günümüzün İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne benzeten Turhan Özlü, Kılıçdaroğlu’nun da kurucularından olduğu TESEV’in rapor ve çalıştaylarıyla CHP politikalarının uyumunu da tarih tarih gözler önüne seriyor. Özlü, bu örnekleri sıralamasının ardından, “ ‘Y-CHP’nin gerçek MYK’sı TESEV mi’ soruları boşuna değildir” diyor. Turhan Özlü, CHP’nin Dersim söylemlerinin ve Dersim konusunda özür dilenmesinin de bir TESEV projesi olduğuna işaret ediyor. Dersim konusunda iktidar ile kısa paslar yapan CHP’nin, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı girişimleri de meşrulaştırdığını anlatan Özlü, CHP’nin Milli Mücadele’ye ve Cumhuriyet’e karşı duran Seyit Rıza, İskilipli Atıf ve Sait Nursi gibi isimlere iade-i itibar çalışmalarına da destek verişini okurun dikkatine sunuyor: “Adeta bir işbölümü yapılmıştı; Erdoğan’ın ‘kellemi koydum’ dediği Açılım’ın Dersim ayağını Kılıçdaroğlu yürütüyordu. Tayyip Erdoğan’ın suçu paylaşıldı, hafifletildi. Öcalan’ın (Kürt İsyanları konusunda) söylediklerini, CHP söyleyemedi. Kılıçdaroğlu, PKK’nın ‘özerk Kürdistan tanınsın’ kampanyasına desteğini ilan etti.”
ANAYASA ÇALIŞMALARI VE AÇILIM AKP’den daha AB’ci olduğunu ispat etmeye çalışan CHP’ye, Batı hangi rolü verdi? AKP’nin Osmanlıcılık politikası, Batı’nın Kürdistan planıyla nasıl örtüşüyor? “Kürt Açılımı ABD projesidir” diyenleri, hangi AKP yetkilisi doğruladı? CHP, Oslo görüşmelerine neden itiraz etmedi? Milletvekillerinin telefonlarına neden ‘konuşmayın’ mesajı gönderildi? Kılıçdaroğlu’nun ‘CHP’nin ideolojisi yok’ sözü ne anlama geliyor? Özlü, bu sorulara da somut yanıtlar veriyor.
CHP’nin, YCHP’ye dönüşümü sürecini baştan itibaren inceleyerek ele alan kitapta, aslında yalnızca CHP’yi değil, Türk siyasetinin son yıllarını bütünüyle inceleyen Turhan Özlü, “Türkiye himayesinde bir Kürdistan kurulması”na yeşil ışık yakarak Batı’ya mesaj veren Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun bugünkü görevlerine gelmelerinin de tesadüf olmadığını anlatıyor. Haziran 2001 MGK’sında “Kuzey Irak’ta Kürdistan ilan edilmesini savaş nedeni sayacağını” açıklayan Türkiye’den; bugünkü müzakere aşaması, PKK’nın TSK’dan silah desteği istemesi ve Türk ordusu ile operasyon ortaklığı yaptıklarını iddia etmelerine varan Açılım Süreci’nde yaşananları da tek tek aktaran Özlü, sicili bölünmeyle anılan Atlantik Konseyi’nin raporlarının, yürütülen Açılım’la nasıl örtüştüğünü de gösteriyor.
CHP’nin PKK’yla Anayasa konusunda da tam bir uyum yakaladığını yazan Özlü, Öcalan’ın önerilerinin Kılıçdaroğlu tarafından sahiplenilerek benimsendiğini anlatıyor. Açılım Süreci’ne CHP’nin de katılmasına yönelik kampanyanın amacını da açıklıyor Özlü: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerinin Anayasa dışına atılacağı bir süreçte CHP tabanını ve ulusal güçleri yatıştıracak uyumlu bir CHP’ye ihtiyaç vardı. AKP, Kürt Açılımı’na ve bölünme anayasasına toplumu hazırlamada CHP ve MHP’yi kullandı.” Türk Devrimi’nin öncü partisi CHP, Anayasa’dan “Türk” ifadesinin çıkarılması konusunda neler yaptı? Parti Meclisi’nin hangi kararı kamuoyundan saklandı? Parti Programı, nasıl yok sayıldı? Yeni Anayasa’ya Türk milleti mi gereksinim duyuyor, yoksa ABD, AB ve Kürdistan projesinin destekçileri mi? Türk milletini savunmak ve bölücü Kürt milliyetçiliğini eleştirmek, CHP’de nasıl disiplin suçu haline geldi? PKK’nın eyalet sistemi talebi, Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık hedefiyle nasıl tam örtüşüyor? Kılıçdaroğlu, özerklik konusunda nasıl Tayyip Erdoğan’ı bile geride bıraktı? Neden milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasını önledi? Bu soruların yanıtları da yer alıyor kitapta… Özlü ayrıca, CHP’nin Fethullah Gülen ilgisini ve bağlantılarını da ele alıyor.
SON OLARAK… Son yıllarda, siyasetin hengâmesi ve tozu dumanı arasına karışan önemli aşamaları, duru biçimde derleyerek birbiriyle bağlantılarını ortaya koyan ve hafızalarımızı tazelememizi sağlayan Turhan Özlü, bir taraftan da AKP’yi kuran ve göreve getiren güç ile CHP’yi Y-CHP haline dönüştüren gücün aynı olduğunu net olgularla gösteriyor. Y-CHP yöneticilerinin, yurtseverlerce anlaşılamayan ve tepki gösterilen tavır-söylemlerinin arka planının da anlaşılmasını sağlıyor. CHP’nin köklerinden koparılarak nasıl Y-CHP haline dönüştürüldüğünü anlatırken; dünün, bugünün ve yarının tablosunu da gözler önüne seriyor Turhan Özlü: Batı himayesinde 4 parçalı Kürdistan projesi adım adım ilerliyor ve talep net, PKK’nın Anayasal güvenceye kavuşturulması… AKP başmüzakereci, CHP ise bazen sessiz, bazen başmüzakereci partiden de daha öne atılıyor, bazense tabanını sakinleştirmek için yüzeysel tepki veriyor.
Turhan Özlü, YCHP’nin sicilini ortaya koyan bu kitabını “bir belgesel kitap” olarak tanımlıyor. Ancak okudukça görüyorsunuz ki, “tastamam bir belgeler kitabı” da aynı zamanda. İşgal kuvvetlerinin, yalnızca iktidar gibi belirgin güç odaklarını değil; muhalefet odağını da, yani tüm kaleleri nasıl zapt ettiğinin bir belgesi niteliğini taşıyor. Aynı zamanda, bir gün adaletin, bugün ülkeyi yönetenlerin “vatana ihanet” suçlamasıyla yargılanacakları gerçek bir hak temeline kavuşabileceğine dair umudumuzu koruyorsak, o günler için, en azından bazı muhalefet üst yöneticilerinin de bu suçlarda “göz yumma, yardım ve yataklık” payı olduğunun da belgesidir.
Özlü, Y-CHP’nin şekillenme sürecini anlatırken, CHP tabanı ve yurtseverler için de, satırarasında mesajını iliştiriyor: CHP’nin, ülkeyi AKP düzeninden kurtarma vaadinde bulunmasının tam bir gerçeklik ve samimiyet kazanması, ancak, CHP’nin önce AKP’den farkı kalmamış ve ulusal çıkarlardan çok “Batısal çıkarları” gözeten üst yöneticilerinden kurtulmasıyla mümkün olabilir.
Turhan Özlü’nün bu kitabını bugün okuyanlar, zaten olup-bitenin içindedir, bizzat tanığıdır. Ancak, bundan 10 yıl, 20-30 yıl sonra okuyacak gelecek kuşaklar, -umarım ve dilerim ki, “CHP ülkemiz için nasıl bir tehlikeye çanak tutmuş” diyerek değil de; “CHP, hem ülkemiz, hem de parti olarak kendisi büyük tehlike altındayken tüm bunlardan kuvvetle sıyrılarak nasıl da özüne dönebilmiş” diyerek okuyabilirler…
Turhan Özlü Kılıçdaroğlu’yla dört yıl 2010-2014
  Y-CHP Kaynak Yayınları
Şubat 2015