Radyo programcılığından gazeteciliğe yönelmemi sağlayan ve kendisinden birlikte çalışırken pek çok şey öğrendiğim Sina Çıladır hep, “Haberin değeri ilgilendirdiği kitle ile doğru orantılıdır” derdi.
Haberciliğin altın kurallarından birisi olarak kulağımıza taktığı bu küpeyi hep özenle taşıdım.
Bu aslında yalnızca haberciliğin değil; hayatın da kurallarından birisiydi. Konuştuğumuz, üzerinde durduğumuz, uğraştığımız her ne ise, ona gösterilen ilginin yoğunluğu da ilgilendirdiği kitle ile doğru orantılıydı. Tıpkı bugün hepimizin ‘savaşa hayır’ demesi gibi…
Ereğli’de de bunun en büyük örneği ekonomi… Her birimizle ilgili olan, hemen her gün konuştuğumuz, ‘ne olacak’ – ‘ne olsaydı’ ve ‘ne olabilir’ üçgeninde kafa yorduğumuz en önemli konu… Çünkü işlerin kötüye gitmesi, yalnızca onu, bunu, şunu değil; herkesi etkiledi. Yaşayan her birey, ekonomisindeki her hareketten nasibini alıyor. Öyle ya da böyle. Az ya da çok. Hissedilir biçimde ya da değil. Ama hepimize kaçınılmaz olarak etki ediyor.
Daha önce de iş çevreleriyle yaptığımız sohbetlerde duyduğumuz hep, Ereğli’nin şimdiye kadarki ekonomik sıkıntılarda çok fazla etkilenmediğiydi. Ta ki son ekonomik krize kadar…
Şimdiye dek sakin ya da fırtınalı demeden, her havada denize açılabilen Ereğli, krizde bunun böyle sürmeyeceğini görmenin de şaşkınlığını yaşadı.
Hem kriz, hem de koşulların ekonomik davranış biçimini değişime zorlaması Ereğli’nin şaşkınlığını ikiye katladı.
Bugün değilse de yarın, bu şaşkınlığı üzerimizden atıp buna göre yaşayış geliştirmenin çaresine bakacağız. Henüz bunu yapabildiğimizi söylemek güç. Şaşkınlıktan arınamadık.
Sanki Ereğli’de hepimiz, ‘bir anda bir şey olacak ve yeniden eski güzel günlere döneceğiz’in beklentisi içerisindeyiz.
Olmayacak.
Ne bir perikızının sihirli değneği dokunup kurtarıverecek Ereğli’yi, ne de lambadan çıkan bir cin ‘nedir dileğiniz başım üstüne’ diyecek…
Ne yapabilirsek biz yapacağız.
Ereğli’de yaşayanlar…
Burada ticaret yapan, burada siyaset yapan, burada kazanan, burada harcayan, burada uyuyup burada uyanan, burada soluk alanlar bütünüyle biz…
Toparlanmamız ve iyileşmemiz, tıpkı bir hastalıktan kurtulmak gibi yavaş yavaş ve küçük adımlarla olacak.
Büyük olasılıkla; hiç olmayacak sihirli bir dokunuşun büyük beklentisine, küçük ve gerçekçi adımları yeğ tutanlar başlatacak bu hareketi…
‘Ne kadar küçük, o kadar büyük’ diyecekler. Buna inanacaklar.
Nasıl ki bugün dünya ekonomisi, ‘Çin’in bir gün uyandıklarında haritadan siliniverip gittiği’ hayaliyle değil, Çin gerçeğiyle mücadele ederek, ekonomi politikalarını buna göre geliştirerek yaşıyorsa; Ereğli de bu yolu seçecek.
O gün iyileşmeye başlayacak Ereğli…
Ağrılarımız, sızlanmalarımız azalacak…
Mızmızlanan bir çocuk gibi huzursuz olmaktan, uyumlu bir çocuk olmaya geçecek…
Büyüyecek...
Büyük olasılıkla; hiç olmayacak sihirli bir dokunuşun büyük beklentisine, küçük ve gerçekçi adımları yeğ tutanlar başlatacak bu hareketi…
‘Ne kadar küçük, o kadar büyük’ diyecekler. Buna inanacaklar…