Gündemde olan konu ya da konuları düşünce yazısı ya da yazılarında ele almak, bir yayının vazgeçilmezidir. EreğliBülteni’nde, elbette biz de bunun gibi pek çok kaygıyı gözeterek yayınlarımızı sürdürüyoruz.
Sözün burasında, ‘Bizden haberler’ başlığı altında şunu atlamamak gerekir ki EreğliBülteni, 10 Eylül’de başladığı yayın yaşamının ilk iki buçuk ayını geride bırakırken, tahmin ettiğimizden daha başarılı ilerliyor. Gerek haberleri okura duyurma biçimi, gerek haberleri ve gelişmeleri okurlarına duyurmadaki hızı, gerekse ayrıksı (özel) haber ve röportajları olumlu tepkiler alıyor. Günden güne yükselen ziyaretçi sayısı da, ‘iyi bir yere doğru’ gittiğimizi söylüyor ve azmimizi artırıyor. Görünen o ki EreğliBülteni, Ereğli ve Zonguldak’ın izlenen haber kaynakları arenasında edindiği yerde durmayacak; ilerleyecek, ilerleyecek…
Gündemi işlemek, yayınların vazgeçilmezidir demiştik. Ellerdeki hamsi kokusu, limon sığınağında bile tam bir arınma sağlayamamışken, herhalde dünkü Hamsi Festivali’nden söz etmemek olmaz.
Öncelikle hakkını vermek gerekir ki, Ereğli Belediyesi yine iyi iş çıkardı. Halkın her kesiminden insanların bir arada yiyip-içtikleri, eğlendikleri; kısacası sosyalleştikleri bir etkinlik oluşturmak kolay değildir. Çünkü genel olarak etkinlik dediğiniz şeyde, toplumsal sınıflar dengesi ya da dengesizliği ortaya çıkar. Herkes her etkinliğin insanı olamayabilir. Ancak bu festivaller, kelimenin tam anlamıyla kitlesel olgulara dönüşmüş durumda. Orada herkes eşit…
Sahil şeridine boylu boyunca uzanan festival alanında öylesine, sadece insanları gözlemlemek için birkaç tur attım. Dün orada, yanına randevu almadan gidilemeyecek işadamları, milletvekili ve siyasetçiler de, mahalle komşumuz da yan yana ızgara yapıyor, sohbet ediyordu. İş, siyaset ve sivil toplum dünyasının önde gelenleri de oradaydı, bir yana baktığımda o renkli kişilikleriyle esmer vatandaşlarımız da…
Herkes denkti dün orada…
Yenen-içilen aynı, alan bir, etkinlik ‘herkes için’di…
İşin en büyük başarısı budur…
Hamsinin yeri de, balıklar arasında apayrı… Kendisi küçük, kültürü büyük bir balık o… Aslında sanıldığının aksine sadece Karadeniz’de yaşamıyor hamsi, ama kültürüyle özdeşleştiği, böylesine sevildiği başka bir yöre yoktur. Bu durumda, belki o da bunca sevildiğini anlıyordur!..
Şaka bir yana, evet biz onu seviyoruz, hatta belki onlar da bizi seviyorlar ama bu sevginin sürmesi için bizim olduğu kadar, onların da varlıklarını sürdürebilmesi gerekiyor. Olayın tabiatı böyle…
Pilavı, tavası, ızgarası, çorbası, ekmeği, köftesi, kebabı, böreği, tatlısı…
Her bir şeyini anladım da…
Fıkrası olan başka bir balık tanıyor musunuz?
İşte hamsiyi, bir kültür haline getiren bu derin benimsemedir.
Ancak ne yazık ki, pek çok etmen nedeniyle Karadeniz, bugün bize önceki gibi cömert davranamıyor. Kontrolsüz avlanma ve çevre-deniz kirliliğinin başı çektiği bazı nedenlerle, Karadeniz’in bereketi gün geçtikçe azalıyor.
1970’li yıllara dek Karadeniz’de hamsi balığı öylesine çok bulunmaktaymış ve öylesine ucuzmuş ki halk ‘hapsi’ adını verdiği bu balığın fazlasını tenekelerle tarlalara gübre niyetine dökermiş. Örneğin hamsinin bol olduğu 1937 yılında 1 teneke Karadeniz hamsisi 5 kuruşa (bugünkü paramızla 3 lira) satılmış.
Geçmişten gelen bu örnekler, gerçekten çarpıcı…
Evet, Karadeniz balıkçılığı ve hamsi, başlı başına bir kültürdür.
Eğer bu kültürü kaybetmek istemiyorsak da, ilkin çevre ve deniz temizliği konusunda duyarlı olmalıyız.
Ardından da, balık avlanma yasaları konusunda bilgi sahibi olmak, ‘bugün bulduk, bugün tüketelim’ zihniyetinden vazgeçmek, bizden sonraki nesillerin de bu balıkla ve diğer balıklarla tanışma hakkını ellerinden almamak ve hükümetin balık avlanması konusundaki denetimlerini-kısıtlamalarını talep ve takip etmek konusunda ısrarcı olmak gerekir.
Yoksa protein ve özellikle de iyotça zengin olan, zekâ gelişimine müthiş faydalı hamsiyi kaybetmek akıllara zarar olur.
Değil mi?
Bu soruyu benden çok önce, 1670’lerde Trabzon’a seyahat ederek bölge balıklarıyla ve özellikle hamsiyle ilgili görüşlerini Seyahatnâmesi’nde yazan Evliya Çelebi şöyle sormuştu:
Not: Ereğli Belediyesi’nin festivaldeki başarısını yazmamızın yanı sıra, akşamki Volkan Konak konseri sırasında özellikle basın mensupları açısından yaşanan olumsuzlukları görmezden gelmek mümkün değil. İnanıyorum ki Belediye Başkanı Halil Posbıyık, daha önceki festivallerde olduğu gibi, basının rahatça fotoğraf ve görüntü alabileceği ayrı platformlar oluşturmak suretiyle ya da bir başka çözümle, etkinlikleri yaşayanların çok ötelerindeki mesafelere duyurmayı-ulaştırmayı amaçlayarak dün gece orada bin bir eziyetle çalışan basın mensuplarının işini bir parça da olsa kolaylaştıracaktır. Son yıllardaki her festivalde basın mensuplarının yaşadığı sıkıntılar, dün gece tavan yaptı da…
Yorumlar?n?z;
»
busene çilek festiğeline arabesk rap söyleyen sanatcılar gelsin fundyy arsız bela gibi -
hasan acar /
07 Aralık 2012- 23:01
»
Sabriye, güzel yazmışsın ancak Not Ksımında yazdıklarına bir keç cümle ekleyerek doğruyu bulmayı umud ediyorum. Şimdi genç bir gazeteci olarak sana bir kaç soru: Ogün akşam orada görevlerini yapamadıklarına yada zar zor görev yaptıklarına inandığın ne kadar gazeteci var ise; bunların ertesi günkü yayın organlarında kaç kare resim kullandıklarına, kaç kuple yzaı yazdıklarına bakmanı rica ediyorum. Sonrasında o yazdığın notu tekrar okumanı ve gerçekleri görmeni diliyorum... -
KURTULUŞ AYYILDIZ/Gazeteci-Karikatürist /
26 Kasım 2012- 18:40