Eskiden çok eskiden sapsarı otların arasında ender yetişen bir çiçek varmış. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanır, güneşin tüm ışığını içine çekermiş. Yaz kış yorulmaz tüm güzelliğiyle, al yapraklarını ortaya dökermiş. Etrafa saçtığı koku rüzgara karışır, uçsuz bucaksız göğe yükselirmiş.
Birgün bu güzel çiçeği bir adam, kocaman elleriyle koparıp bahçesine götürmüş. Aslında görür görmez çok sevmiş bu çiçeği, onu ömrü yetene kadar koruyacağına söz vermiş. Güzel çiçek yavaş yavaş bu adama ve bahçesine alışmış, gerçekten de adam ona çok iyi bakmış.
Günler geçtikçe bu adamın sevgisi onu da sarmış, söylediği sözler damarlarında su olup akmaya başlamış, açtıkça açmış, rengi bütün çiçeklere meydan okuyacak kadar özgünleşmiş. İkisi de bir olmuş, öyle güzelleşmiş.
Elbette her güzel şeyin sonu varmış, bu hikaye de bunlardan biriymiş. Adam bir sabah çok uzaklara gitmiş. Ne çiçeği ne de bahçesini düşünmüş.
Çiçek adamı beklemiş, beklemiş, beklemiş.
* * *
Bir kadın buz gibi gözyaşlarını akıtıyor kara toprağa. Göğün kalbi bile kurutamıyor onun gözyaşlarını. Kaderine, yalnızlığına, hasretine ve solan çiçeklerine ağlıyor. Eski bir kasetten geliyor sevdiği adamın sesi ve o yetmişine yaklaşırken hala onun için ağlıyor.
Gitmek, her şeyi arkada bırakmak, onun sandığı kadar zor değil. Zor olsaydı bırakır mıydı yol arkadaşı onu? Beklemek hiç ummadığı kadar zor ama, tek başına koca bir ömrü koca bir evde harcamak daha da zor. Yalnızlık; duvarlara kadar sinen bu koku, başka seslere hasret. Yüreği hiç olmadığı kadar ölüme hazır, çoktan erimeye başladı bedeni. Her yıl bir bıçak kesiği kalbi, her yıl bir çizgi teninde.
Sahi unutmuş mudur gençliğindeki o güzel yüzünü, sadece fotoğraflarını mı sarartmıştır kum saati?
Ne çok bekledi seni bu kadın, ne çok çürüdü sonbaharda bir bilsen, bir anlasan…
Bir kadın, eşini arıyor bir atın üstünde; gece gündüz, gerçeğinde hayalinde hep arıyor. Belki ulaşamaz diye telefonunu kapattırmıyor. Damla damla doluyor, doluyor da taşmıyor bardağından.
Bir anne bir taşın üstünde yıllardır ağlıyor. O ağladıkça taşın etrafını sarıyor çiçekler. Hasret kokulu, sevda renkli cennet çiçekleri…
Ve çok eski zamanlardan beri kocaman elleri olan adamlar o çiçekleri koparıp…
Yorumlar?n?z;
»
Çok güzelmiş. -
Gamze Işık /
15 Mart 2015- 10:24