- Bazen kahvaltıdan önce, altı tane imkânsız şeyi düşünürüm. Çok güzel bir alıştırma... Fakat bu anda tek yapman gereken... Jabberwocky’ye odaklanmak. Altı imkânsız şey.
- Say onları, Alice.
Bir: Seni ufaltan bir iksir vardır.
İki: Seni büyüten bir kek vardır.
Üç: Hayvanlar konuşabilir.
Dört: Kediler kaybolabilir.
Beş: Harikalar Diyarı diye bir yer var.
Altı: Jabberwocky’yi öldürebilirim.
İmkânsız dediğimiz şey ne acaba diye düşünüyorum, karşıma kocaman bir yalan bulutu çıkıyor. Bir kaç kötü niyetli, bilerek koymuş olmalı bunu sözlüğe. İnsan inandığı şey uğruna, her şeyi başarabilir değil mi, hatırlatmama gerek yok.
Düşünüyorum da hepimiz hayatımızda imkânsız diye adlandırılıp, imkânlı olan şeyler yaşıyoruz.
Mesela her doğan güne ömrümüzün sonuna kadar, biteceğini bile bile katlanıyoruz. Sonra âşık oluyoruz ya da insanlardan nefret etmek için o kadar sebep varken hala onlarla arkadaş kalabiliyoruz.
Bu günlerde çok karamsarım sanırım. Evet evet bütün bunlar ufak bir bilinçaltı patlamasıydı ve geçti. Nasıl desem hayat bunlarla güzel ve anlamlı. İmkânsız, başarma duygusunun zirvesi değil mi? Elbette kişiden kişiye değişir bu kavram, benim olasılık verdiklerime, kim bilir belki de sen hiç şans tanımazsın; bu da bir yerde hayatın bize gülümseme şekli olabilir.
Herkesin görünmez bir çemberi vardır. Kimininki iki sokak öteyi kaplar, kiminki de gökyüzüne doğru uzanır. Hiç kimse aynı değil ki, hayaller aynı olsun. Bir öneri size, imkânsız dediğiniz yedi şeyi düşünün her gün, dilediğiniz kadar saçmalayabilirsiniz (!)
Gün içinde düşündüğüm yedi imkânsız şey:
Bir: Bulutlardan üstüme yorgan yapabilirim.
İki: Güneşi yaka paça tutup, buradan gönderebilirim.
Üç: Şarkı söyleyebilirim.
Dört: Neden bitter çikolatadan bir evim olmasın ki.
Beş: İçinizden geçenleri duyabilirim ama henüz buna hazır değilim.
Altı: Hala çocuk kalabilirim.
Yedi: İMKÂNSIZ DİYE BİR ŞEY YOK.