Kız çocuğu babasının saçlarını örmesi istedi; baba beceremedi, kızdı.
Kız çocuğu annesini öpmek istedi; annenin yanağı yoktu, öpemedi.
Kız çocuğu kalabalık bir masa istedi; masa örtüsü bulamadı.
Kız çocuğu barış istedi; silah sesleri duyuldu.
Kız çocuğu kalp istedi; yüzlerce çarpan kalp seslerinin birini bile duyamadı.
Kız çocuğu uyumak istedi; çalar saat durmadı.
Kız çocuğu umut istedi; geceler uzamaya başladı.
Baktı, kız çocuğu çok uzaklara...
Bakışları deldi gökyüzünü,
Bulutlar ağladı o zaman,
Bir sessizlik,
Bir gürültü,
Bir kavga çıktı, o anda.
Ve azaldı...
“Olmadı” dedi. “Bulduğum hiçbir zaman aradığım olmayacak.”
“Peki, o zaman” dedi.
Soluna ölümü alıp dipsiz bir gölde son buldurdu, çocukluğunu...
Uyandığında, evet uyandığında önünde uzun bir yol belirdi. Uzun, upuzun bir yol.
Elinde kuru bir gülle, çıktı yola.
Sandığı gibi bu yolda cadılar, periler, devler, iyiler ve kötüler yoktu.
Gördükleri ve görecekleri birer hezeyandan ibaretti.
Dokunduğu her şey küle dönecekti...