14 Ağustos 2001 yılında kurulan Türk siyasi tarihinde önemli bir yere sahip olan ve Kdz. Ereğli’de kurucusu olduğum Adalet ve Kalkınma Partisi kısaca adı “AK Parti” olan partide tam 11 yıla yakın görev yaptım. Evet yanlış okumadınız. En son 29 Kasım 2012 tarihinde kendi rızamla görevimden istifa etmiştim.
  Tabii bu yazıda kendimi anlatmayacağım. Bir noktaya dikkat çekmek için aslında bu bilgileri yazdım. Çok şey yaşadık, çok siyasi manevralara tanıklık ettim. Parti içi mücadelede taraf oldum, birçok kez çok ciddi tartışmalar yaşadık. Hatta kavgalar ettik. Ama inanın bu kadar işi sokağa dökmedik. Seviyeyi düşürmedik.
  Evet, uzun yıllar bunları yaşadık ancak sanırım şu son bir iki yıldır yaşadığımız ve AK Parti ailesine yaşatılan bu seviyesiz ve bir o kadar çirkin olan gelişmelere tanıklık etmemiştik. Oysaki AK Parti’de her türlü farklı düşünceye yer olduğu gibi, herkes gereken yer ve ortamda fikrini ve düşüncesini açıkça söyleyebilmektedir. Çıkan sonuca herkes uymak zorundadır. Lütfen dikkat edin cümleme, kabul etmek zorunda değil; uymak zorundadır.
  Ne yazık ki AK Parti sorunlarını istişare yolu ile değil sokakta ve hizip anlayışı ile çözme yoluna gitmeye başladı. Maalesef genel merkez sadece ama sadece seyrediyor. 16 Ekim 2010 tarihi ile başlayan ve hala taşların yerine oturmadığı bir AK Parti görüntüsü var Ereğli’de. Tabii bu yazdıklarım tamamen Kdz. Ereğli için geçerlidir. Hatta şöyle mi desem daha uygun olacak; 2010 yılından itibaren AK Parti ailesine katılanlar maalesef AK Parti’nin istişare ve alınan kararların uygulanması noktasında hala eski alışkanlıklarını devam ettirmekteler. Samimi olanları tenzih ediyorum.
  Bu tamamen bunların suçu mu, elbette hayır. Genel merkezimin açıkçası Zonguldak’a ve Ereğli’ye kulağını kapatmış olmasından kaynaklanmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ne on-on beş gün kala basına düşen, güya ilçe başkanın söylemi ile ilgili “Ereğli ikimize dar gelecek” ve bir belediye meclis üyesinin yaptığı tamamen AK Parti’ye Kdz. Ereğli’de âdeta ihanet edilmektedir. Zonguldak’ta dillendirilenler bunların cabası. İnanın bir kurucu partili olarak hicap duyuyorum ve çok üzülüyorum.
  Bir arkadaşımın bir sözü beni bu yazıyı yazmaya mecbur etti aslında. Arkadaşımın sözü şuydu “Bir dahaki seçimde belki de kurduğumuz partimize oy vermeyeceğiz.” Bu söz beni öylesine etkiledi ki, inşallah görev alan herkes ama herkes fesini önüne koyar ve düşünür ondan sonra hareket eder. Hatayı biri yapıyor karşıdaki sanki bir hamle yapmış gibi, basının önünde kamuoyu önünde taraftar toplamaya çalışıyor ve daha çok rencide ediyor. Daha çok keskin bir hal almasını sağlıyor. Tüm bunlar yaşanırken hem il başkanlığı hem de genel merkez sadece seyrediyor.
  Bunları yazarken küçük olsun benim olsun mantığı ile asla hareket etmedim, etmeyeceğim. Büyük olsun bizim olsun diyoruz. Büyürken kademlerimize aldığımız arkadaşları AK Parti vizyon ve misyonu ile donatamıyorsak, öyle görünüyor bu hepimizin hatasıdır ve aynı zamanda büyük bir vebaldir. Bu vebalin altından kalkmamız çok zor olacak.
  Ben kişileri değil, partimin almış olduğu bu olumsuz ve haksız görüntünün derhal ama derhal düzeltilmeli ve gereken ne ise yapılmalıdır. Kurulduğu gün en temel ilkeleri arasında olan ‘1: etnik milliyetçiliği HAYIR 2: bölgesel milliyetçiliğe HAYIR 3: Dinsel milliyetçiliğe HAYIR’ diyen bir hareketin mensuplarıyız. Şu soruyu uzun bir zamandır hep sorarım kendime, Ereğli’de AK Parti’yi bitirmek için görevlendirilen mi var acaba? Bundan dolayı AK Parti özüne dönmeli artık, yoksa aksini düşünmek bile bizlere acı veriyor. Aydınlık yarınların bizim olması dileklerimle, hoşçakalın.