Geçen köşe yazımızda belirttiğimiz gibi; 20 Ocak 2017’de görevi devralacak olan Donald Trump’la, halen devam eden küresel savaş bitmeyecek, sadece şekil ve yöntem değiştirecek ama hızlanarak ve yaygınlaşarak devam edecek. Çünkü Donald Trump’ın başkan olması; ABD’nin küresel planlarının ve Grand Stratejik hedeflerinin değişeceği anlamına gelmiyor. İşte bu nedenle, Trump’ın kabinesi asker ve savaşçı ağırlıklı.
Çin’in ekonomik ve askeri gelişimi; ABD’nin II. Dünya Savaşı’nın (1939-1945) bitiminden itibaren sürdürdüğü üstünlüğünü ve Soğuk Savaş (1947-1990) sonrasında sahip olduğu tek kutuplu dünya düzeni liderliğini tehdit etmektedir. Bu nedenle Trump; bir numaralı hedefin Çin ve Asya-Pasifik Bölgesi olduğunu, daha göreve başlamadan üstüne basa basa ifade etmiştir.
ABD’NİN AÇMAZI
ABD, Soğuk Savaş sonrasında küresel liderliğini sonsuza kadar sürdürebilmek için; Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, Asya-Pasifik Bölgesi’nden Ukrayna’ya kadar, bir savaştan diğerine girmek zorunda kalmıştır.
İşte bu ABD’nin açmazı. Liderliğini ve küresel hegemonyasını sürdürmek için savaşmak zorunda. Ama bu onun yıpranmasına, ekonomik olarak zayıflamasına, Amerikan karşıtlığının güçlenmesine neden olmakta ve bu durum her geçen gün tek kutuplu dünya düzeninin sürdürülebilirliğini ortadan kaldırmaktadır.
ABD DENİZ KUVVETLERİ
ABD’nin en önemli küresel askeri gücü; Deniz Kuvvetleri’dir (United States Navy). ABD Deniz Kuvvetleri, kendisinden sonra gelen 13 ülkenin deniz kuvvetlerinin toplamından daha güçlü. Dünya yüzeyinin yüzde 70’inin denizler, yüzde 30’unun karalar olduğunu düşünürseniz; ABD Deniz Kuvvetleri gücünün ne anlama geldiğini sanırım kavramak daha kolay olur.
Bugün, dünya ticaretinin yüzde 90’ı deniz yolu ile yapılmaktadır. Dünyada üretilen ham petrolün yüzde 75’i de denizlerden taşınıyor. Denizler ve okyanuslar, dünya ekonomisinin can damarı. Bu alanın şimdilik rakipsiz polisiye gücü, ABD. Çin’in üretebilmesi için Afrika’daki ham madde kaynaklarına, Afrika ve Ortadoğu’daki petrole ihtiyacı var. Evet, bunlar da halen ABD Deniz Kuvvetleri’nin kontrolündeki sulardan geçmek zorunda.
KUŞATMA HIZ KAZANACAK
Çin bu zafiyetini bildiğinden, bütün gücüyle Deniz Kuvvetleri başta olmak üzere silahlanmaktadır. Bu nedenle; Ukrayna’dan aldığı eski uçak gemisi Varyag’ın gövdesi üzerine inşa ettiği ve Şi Lang adını vererek henüz envanterine soktuğu ilk uçak gemisinden sonra, ikincisinin de yapımına başlamıştır.
ABD Deniz Kuvvetleri’nin dünya denizlerindeki dağılımı yüzde 60 ile Atlantik, Akdeniz ve Körfez, yüzde 40 ile Asya-Pasifik bölgesi iken; bu oran en geç 2020’ye kadar tam tersi olacaktır. Bu stratejik konuşlanma ve Çin’e yönelik kuşatma, Trump yönetimi ile hız kazanacaktır.
ABD DENİZ KUVVETLERİ BÜYÜYECEK
Çin, doğudan ve güneyden kendisine karşı yapılan bu kuşatmaya karşı; denizde, karada ve uzayda kurduğu, konuşlandırdığı ve konuşlandırmayı planladığı unsurlarla, ABD’nin yakın sularına (Sarı Deniz, Doğu Çin Denizi, Güney Çin Denizi) girmesini engelleyecek bir sistem ve planlama peşindedir.
ABD ise, tüm bütçe kısıtlamalarına ve iyi gitmeyen ekonomik verilerine karşın; 1980’den beri Deniz Kuvvetleri’nde sayısal olarak en önemli büyüme kararını vermiştir. Çünkü küresel savaş, en önemli küresel güç olan donanma ile yapılır.
HEDEF 350 HARP GEMİSİ
Yaklaşık olarak 40 gün sonra göreve başlayacak Trump yönetimi, ABD Deniz Kuvvetleri’nin halen 308 olan harp gemisi sayısını 350’ye çıkarma hedefini şimdiden ortaya koymuştur. Bu kapsamda; uçak gemisi sayısının da 11’den 12’ye çıkarılması planlanmıştır.
Trump’ın gerek asker ağırlıklı savaşçı kabinesi, gerekse rakipsiz olduğu ABD Deniz Kuvvetleri’ni büyütme kararları ve savunmanın 2017 bütçesinden aldığı pay, küresel savaşın devam edeceğine işaret.
SORUMLU İKTİDARDIR
Bugün, güneyimizde bulunan Suriye’de mini bir dünya savaşı var. Türkiye, bu savaşta çıkarlarına ve güvenliğine aykırı olarak yanlış tarafta yer aldı ve vekalet savaşına namütenahi destek verdi. Doğru tarafta yer alsaydı ve uzak dursaydı, bugün yaşadıklarımızı yüzde 90’nını yaşamayacaktık. Şimdi ise ülkemizin değil, kendi güvenliği ve çıkarları nedeniyle karşı tarafa savrulduk.
Ekonominin çökmesinin, teröre boğulmamızın, patlayan bombaların, askerlerimizin canlı canlı yakılmasının ve bayrağımızın ayaklar altında çiğnenmesinin nedeni; gayri anayasal, gayri hukuki siyasi irade ve ülkemizin güvenliği ve çıkarlarıyla çelişen ihtiraslarıdır. Terörle mücadele; interneti yavaşlatarak, bağırıp çağırarak, bol bol açılış yaparak, şehitlere saygı maçları düzenleyerek ve muhalefeti suçlayarak olmaz.
Bazıları şikayet ediyor; [tirnak]Niye tüm olup bitenlerden iktidarı sorumlu tutuyorsunuz?[tirnak] diye. Bilinmeli ki; tüm çağdaş ülkelerde yapılanlardan, yapılmayanlardan, yapılamayanlardan ve ezcümle tüm olup bitenlerden siyasi iktidarlar sorumludur. Faşist ve otoriter yönetimlerde ise; ülkede olan bütün kötü şeylerden dış mihraklar ve muhalifler sorumludur.