Hayır demenin ve bunu 16 Nisan Halk Oylaması öncesinde açıklamanın maliyeti çok zor. İşten attırırlar, maliyecileri gönderirler, paralı ama niteliksiz militanları vasıtası ile saldırtırlar, tamamen ele geçirdikleri medyada her akşam kanal kanal dolaşan ve aile terbiyesinden yoksun olan adamları ile küfür ettirirler ve itibarsızlaştırmaya çalışırlar. Yani ezcümle; sizi yıldırabilmek için her türlü melaneti yaparlar, hatta içeri bile attırırlar.
Geçen gün, merkez akım medyada görevli önemli birisi; “Amiralim söylediklerine ve analizlerine yerden göğe kadar katılıyorum. Ama senin televizyona çıkmanı ve halka seslenmeni ismen istemiyorlar” dedi. Adının verilmesini istemedi ve “Beni yakarlar, işten attırırlar ve patronumu imha ederler” diye ilave etti. Yani ülkemizde, en koyu faşizmin sansürü var!
Devletin Malı Deniz, Yemeyen Domuz!
“Evet” demek öyle mi! Sandıkta “Hayır” verecekler bile “Evet” diye açıklıyor oylarının rengini. Çünkü, “Evet” kazandırıyor. Ruhsat alamadığın binana dev bir “Evet” posteri astır, üzerine dibine kadar yalan da olsa “Biz Milletiz, teröre ve darbeye yedirmeyiz” denen palavrayı yazdır, 17 Nisan’da “Evet” çıkarsa, ruhsat hazır.
“Evet” için devletin tüm namütenahi imkanları seferber edilmiş durumda. Kaynağı belirsiz paralar ortalığa saçılmış ve rüşvet olarak dağıtılıyor. Adeta, “Devletin ve Milletin malı deniz, yemeyen domuz” misali götürüyorlar!
Göreceğiz Kim Kazanacak!
“Hayır”ın arkasında vatanseverler ve kişisel çıkarları peşinde olmayan, gerçek Millet var! “Hayır” için dağıtılan devlet imkanı, rüşvet, ihale, erzak, kahve ve şeker yok! Adeta, ülke sathında ve her yerde yakılan, vatanseverliğin tezahürü olan çoban ateşleri var. Özetle; “Evet”in arkasında diktatoryal güç, “Hayır”ın arkasında halkın demokratik gücü var! Göreceğiz kim kazanacak!
Dün (5 Nisan 2017), Kartal Demokratlar Birliği’nin davetlisi ve “Anayasa ve Referandum” konulu panelde konuşmacı olarak, İstanbul-Kartal’daydık. Katılımın çok yüksek ve heyecanın doruk noktasında olduğu, salondan tüm Türkiye’ye dalga dalga vatanseverliğin sesi olan “HAYIR!”ın yayıldığı bu önemli panele değerli destek ve katılımlarından ötürü Kartal’ımızın başarılı ve yurtsever Belediye Başkanı Sayın Altınok Öz’e teşekkürü bir borç biliyoruz.
Kartal; kişisel çıkar peşinde koşmayan, kalbi vatan ve millet sevgisi ile dolu olan Kartallı Kazım’ın memleketi.
Önce de Sonra da Bahçıvandı!
Gerçek adı İbrahim Göleber olan Kazım, 1895’de Kartal’ın Yayalar köyünde doğar. Vatanın işgal edildiği yıllarda yaptığı bahçıvanlığı bırakarak, Kuvvayı Milliye’ye katılır. Savaştan sonra, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından İstiklal Madalyası ve iyi bir işle ödüllendirilmek istenince; “Ben sadece vatanıma hizmet ettim” diyerek, öneriyi reddeder.
Nazım Hikmet, “Kuvvayı Milliye Destanı ve Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserinde, Kurtuluş Savaşı’nın adı çok bilinmeyen kahramanı olan Kartallı Kazım’ı şu şekilde anlatır;
“Dövüştü pir aşkına
Yaralandı birkaç kere
Ve saire
Ve kavga bittiği zaman
Ne çiftlik sahibi oldu, ne apartman
Kavgadan önce Kartal’da bahçıvandı
Kavga’dan sonra Kartal’da bahçıvan”
Şimdi bir Kartallı Kazım’ı düşünün, bir de kendinizi!
Pakize Anne
Panel başlamadan önce Pakize Anne’yi tanıdım ve ellerini öptüm. O bir şehit annesi. Yüreği ve bağrı yanmış ama köşesine çekilmemiş, mücadele veriyor. Diğer evlatları, torunları ve ülkesi için! Aynı zamanda, Şehit Anneleri Derneği Başkanı! Panel sonrası Pakize Anne de konuşma yaptı, hem de ne konuşma! “Bunlara şehidimin kanını helal etmiyorum” dedi. “Referandumda ‘Evet’ demek ülkemize, geleceğimize ve Atatürk’ümüze ihanet etmektir” dedi konuşmasında Pakize Anne!
Panelden bir gün önce de (4 Nisan 2017) İstanbul Boğazı’nda Kireçburnu’nda, 64 yıl önce Çanakkale Nara Burnu açıklarında batan Dumlupınar Denizaltımızı ve şehitlerimizi andık ve denize çelenk bıraktık. Yanımızda, 4 Nisan 1953’de Dumlupınar Denizaltısı ile birlikte Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömülen Komodor Albay Hakkı Burak’ın kızı Zeynep Burak Uraz da vardı. Onun da ellerini öptüm. İlerlemiş yaşı nedeniyle belki zor yürüyordu ama Kireçburnu’nda etraftaki “Evet” propagandası içeren dövizlere bakarak bize; “Eğer ‘Evet’ verirseniz, şehit babamın hakkını helal etmem” dedi!
Sandık Değil, Mahkeme!
Hangi şehit yakını terörizmle mücadele etmeyen, müzakere eden, masaya oturan, Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki emperyalist operasyonlarla askerini arkadan vuran, Suriye’de bir hiç uğruna oğullarının ruh hastası IŞİD teröristleri tarafından yakılmasına neden olan bir iradeye “Evet” diyebilir!
“Bir siyasetçinin hesap vereceği yer Millet ve onu temsil eden sandıktır” çok doğru bir söz. Ama suç işlenmişse ve Anayasa ihlal edilmişse; hesap verilecek yer mahkemedir, sandık değildir. İktidar iradesi “Evet” ile; sınırsız, kontrolsüz, keyfi ve dengelenemez bir iktidar gücü ile işlediği suçlardan kurtulmak ve sonsuza kadar bu gücü muhafaza etmek istemektedir. Bu; ülkemiz, geleceğimiz, istikrarımız, güvenliğimiz, Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz için felaket demektir, asla ve kat’a kabul edilemez!
7-10 Nisan 2017 tarihleri arasında, Trabzon Fikir ve Spor Platformu’nun (TFSP) davetlisi olarak, bir grup duyarlı vatanseverle birlikte; “Anayasa ve Referandum” konusunda bilinçlendirme çalışması yapmak, Kuvvayı Milliye’nin çoban ateşlerini yakmak, yakılmış olanları harlamak için Trabzon ve civarında olacağız ve çalışacağız.